Hayati Tek http://hayatitek.com Tue, 03 May 2022 15:13:48 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.5.9 http://hayatitek.com/wp-content/uploads/2020/06/cropped-HT-1-32x32.png Hayati Tek http://hayatitek.com 32 32 3 MAYIS 1944 TÜRKÇÜLER GÜNÜ http://hayatitek.com/3-mayis-1944-turkculer-gunu/ Tue, 03 May 2022 14:59:14 +0000 http://hayatitek.com/?p=5371 HAYATİ TEK –

Türk milliyetçiliği düşüncesinin parlayan yıldızlarından Hüseyin Nihal Atsız’ın yargılandığı “Atsız-Sabahattin Ali” davasının ikinci duruşmasının yapıldığı 3 Mayıs 1944 Çarşamba günü Ankara’da düzenledikleri nümayiş nedeniyle tutuklanan 165 milliyetçi genç ile bu gösteri dolayısıyla açılan “Irkçılık-Turancılık” davasında yargılanan 23 vatanseverin aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz.

Zeki Velidi Togan, Hasan Ferit Cansever, Hüseyin Nihal Atsız, Alparslan Türkeş, Nejdet Sançar, Fethi Tevetoğlu, Orhan Şaik Gökyay, Reha Oğuz Türkkan, Hüseyin Namık Orkun, Sait Bilgiç, İsmet Tümtürk, Hikmet Tanyu, Hamza Sadi Özbek, Muzaffer Eriş, Fehiman Altan Tokluoğlu, Cemal Oğuz Öcal, M. Zeki Sofuoğlu, Cebbar Şenel, Nurullah Barıman, Cihat Savaşfer, Fazıl Hisarcıklı, O. Yusuf Kadıgil, Saim Bayrak.

Bu vesileyle merhum Hüseyin Nihal Atsız’ın Türk milliyetçiliği ve Türklük ülküsüne dair bazı sözlerini sizlerle paylaşmak istiyorum.

  • En iyi toplum, herkesin vazifesini kusursuz yaptığı toplum, en üstün ahlak da vazife ahlakıdır. (Turancılık, Milli Değerler ve Gençlik, s. 209)
  • İnsanları kendi devletinden soğutan her haksızlık millî bir suçtur. (Turancılık, Milli Değerler ve Gençlik, s. 163)
  • Makamlar, mevkiler ancak Türk milletine yararlı olabilmek içindir. (Turancılık, Milli Değerler ve Gençlik, s. 228)
  • İnsanda beyin ne ise, millette de millî şuur odur. (Türk Ülküsü, s. 71)
  • Her milletin, yaşamak için bir ülküye ihtiyacı vardır. (Türk Ülküsü, s. 44)
  • Kendini bir ülküye vermiş olan insan ve millet hiçbir şeyden korkmaz. (Turancılık, Milli Değerler ve Gençlik, s. 168)
  • Kızılelma, Türk milletinin manevî besinidir. (Türk Ülküsü, s. 22)
  • Milletler, ölebildikleri kadar yaşama hakkına sahiptirler. (Türk Ülküsü, s. 32)
  • Millî birlik ve millî birlikten sonra cihan hâkimiyeti, milletin şuuraltında yaşayan bir ülküdür. (Türk Ülküsü, s. 46)
  • Millî ülküler, milletleri yüzyıllar boyunca ayakta tutacak enerji kaynağıdır. (Türk Ülküsü, s. 24)
  • Ülkü çelik yürekler, demir bilekler, sarsılmaz iradeler, yüksek ahlaklar ister. (Türk Ülküsü, s. 31)
  • Turancılık bütün Türklerin birleşmesi ülküsüdür. (Turancılık, Milli Değerler ve Gençlik, s. 24)
  • Ahlak millet yapısının temelidir, o olmadan hiçbir şey olmaz. (Türk Ülküsü, s. 50)
  • Türk şerefsizlikten korkar. Yalan ve iftira ile çıkar sağlamaktan çekinir. Silahı haysiyetsizlik olan mücadeleye yabancıdır. (Turancılık, Milli Değerler ve Gençlik, s. 213)
  • Türkçü, millî çıkarları şahısların üstünde tutan, millî mukaddesata ve geçmişe saygı gösteren, görev ahlakı yüksek olan, haksızlıklarla savaşta korkusuz bir insandır. (Türk Ülküsü, s. 39)
  • Bir milletin, ölülerini saygı ile anması ilerde de büyükler yetiştireceğinin müjdeleyicisidir. (Türk Tarihinde Meseleler, s. 91)
  • İnsanı insan yapan büyük düşüncelerdir. Kazanç ve refah, iktisadî kalkınma gaye değildir. (Turancılık, Milli Değerler ve Gençlik, s. 167)
  • İnsanlar, çevrelerinde ne kadar çok kahraman örneği görürlerse, yiğit yetişme ihtimalleri o kadar artar. (Türk Tarihinde Meseleler, s. 121)
  • Millî kahramanları unutmak nasıl bir felaketse, sahte millî kahramanlar uydurmak da o kadar vahim bir rezalettir. (Tarih, Kültür ve Kahramanlar, s. 188)
  • Sultan II. Abdülhamid, mükemmel kurmaylar yetiştirdi. 1914-1918 savaşı ile İstiklal Savaşı’nı bunlar idare ettiler. (Türk Tarihinde Meseleler, s. 111)
  • Tarihî kahramanları silmekle bir milleti silmek arasında fark yoktur. (Türk Tarihinde Meseleler, s. 121)
  • Yüksek karakterli insanlar hangi şartlar içinde kalırlarsa kalsınlar yurtlarına ihanet etmezler. (Turancılık, Milli Değerler ve Gençlik, s. 161)
  • Ne kadar inkılâpçı olsak, yine geçmişe bağlıyız. Çünkü: Kökü mazide olan atiyiz! (Türk Tarihinde Meseleler, s. 137)
  • Tarih şuuru, milletlerin hafızasıdır. (Tarih, Kültür ve Kahramanlar, s. 13)
  • Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı İmparatorluğu’nun, Osmanlı İmparatorluğu İlhanlı Devleti’nin, İlhanlı Devleti Anadolu’daki Selçuklu Devleti’nin, Anadolu’daki Selçuklu Devleti Büyük Selçuklu Devleti’nin, Büyük Selçuklu Devleti Karahanlılar’ın, Kaharanlılar Uygurlar’ın, Uygurlar Göktürkler’in, Göktürkler Aparlar’ın, Aparlar Siyenpiler’in, Siyenpiler Kunlar’ın devamıdır. (Türk Tarihinde Meseleler, s. 65)
  • Atalarımızdan kalan eserleri yıkmak vatana ihanettir. Ecdadın eserleri mukaddestir. (Tarih, Kültür ve Kahramanlar, s. 109)
  • İstiklalini kaybeden bir millet dirilebilir. Fakat dilini kaybeden millet yok olmuş demektir. (Tarih, Kültür ve Kahramanlar, s. 118)
  • Bozkurt millî sembolümüzdür. (Turancılık, Milli Değerler ve Gençlik, s. 128)
  • Milleti yıkmak isteyenler onun millî sembollerine de hücum ederler. (Turancılık, Milli Değerler ve Gençlik, s. 64)
]]>
EROL GÜNGÖR HAFTASI http://hayatitek.com/erol-gungor-haftasi-2/ Sun, 24 Apr 2022 09:32:36 +0000 http://hayatitek.com/?p=5348 HAYATİ TEK –

Yılmaz Özakpınar’ın, “Müstesna bir zihnî terkipti. Onda Ahmet Hamdi Tanpınar’ın sanatkâr ruhu, Yahya Kemal Beyatlı’nın tarih duygusu, Mümtaz Turhan’ın ilim zihniyeti ve Anadolu velilerinin ilhamı vardı.” Sözüyle hakkını temsil ettiği merhum Erol Güngör’ü, 39. vefat yıldönümünde rahmet, hasret ve şükranla anıyorum.

Ruhu şad, mekânı cennet, yolu yolumuz olsun.

]]>
MÜFTÜ 1918 http://hayatitek.com/muftu-1918/ Sat, 16 Apr 2022 11:30:08 +0000 http://hayatitek.com/?p=5334 HAYATİ TEK –

Mensubu olmakla iftihar ettiğim Türk Ocaklarımızın geçmiş dönem genel başkanlarından, “Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi” eserinin yazarı Prof. Dr. Osman Turan şöyle der:

“Tarih yazılıp bir kültür ve şuur kaynağı olmadıkça, toprak altında kalan kıymetli madenler gibi, hiç bir mana ifade etmez.”

“Bozkurtların Ölümü” ve “Bozkurtlar Diriliyor” romanlarının yazarı Hüseyin Nihal Atsız’ın şu sözü de aynı cümledendir:

“İnsanlar, çevrelerinde ne kadar çok kahraman örneği görürlerse, yiğit yetişme ihtimalleri o kadar artar.”

Bu iki değerli tespit, tarihî romanların, tarih öğretim metotları arasındaki yerine işaret etmektedir.

Sosyal medyanın çok yoğun kullanılmaya başlandığı son on yılda insanlarımız, ciltler dolusu kitaplardan maalesef uzak duruyor; medya veya sosyal medya mecralarındaki özet bilgilerle yetiniyorlar. Üstelik edindikleri malumatı “doğru” kabul ediyor, kaynaklardan teyit etme ihtiyacı da hissetmiyorlar.

Bardağa dolu tarafından bakınca, “Buna da şükür.” diyeceğimiz bu tablo, aslında pek çok sıkıntıyı da beraberinde getiriyor. Bir zamanlar Hollywood, şimdilerde Netflix patentli fantastik filmlere öykünen tarihi romanların revaç bulduğu bu zamanda, gerçek ile hayal birbirine karışıyor.

Tarihin en kadim topluluklarından biri olan aziz Türk milletinin tarihi, destanlarla yarışacak gerçek olayların örgüsü halindedir. Hiç ummadığımız bir anda karşımıza tevazu kıyafetine bürünmüş nice büyük kahramanlar çıkabilmektedir.

Anlaşılacağı üzere, başkalarının fantastik unsurlarla güçlendirerek kurguladığı şeyleri hayatın normal seyri içerisinde kolaylıkla başaran Türklerin, Hollywood yahut Netflix filmlerindeki senaristlerin hayal gücüne ihtiyacı yoktur.

Daha ziyade “niçin” sorusuna odaklanan, konu edindiği olayın ne zaman, nerede, nasıl ve niçin meydana geldiğini ve kimler tarafından yapıldığını araştıran ilmi eserler; söz konusu ettikleri özel tarihî olayları, genel tarih içerisinde doğru bir şekilde konumlandırmaya çalışır. Edebî eserlerde ise “nasıl” sorusuna verilecek cevap bir adım öne çıkar. Bu nedenle ilmi eserler, tarihi “doğru ve tarafsız” öğretmek iddiasıyla yola çıkarken; edebî eserler, “hızlı ve dikkat çekici” bir üslubu tercih ederler.

Bu iki yöntemin aynı kitapta buluşması, yani hem tarihi gerçeklere sadık kalınarak hem de okurun merak güdüsünü sürekli canlı tutularak mesaj verilmesi de mümkün. Üstelik bu yöntem, tarihin roman yahut hikâye formunda öğretimini de mümkün kılmaktadır. Romanın kahramanları, olayların geçtiği zaman ve mekân, yaşanmış gerçeklerden yola çıkılarak kurgulandığı için okuyucu, keyifli bir okuma süreci içerisinde tarih bilgisini geliştirmektedir.

Tamamen kurgu tarihi romanları okumaktan ayrı bir zevk almakla birlikte; gerçek kişi, olay, zaman ve mekân unsurlarına dayalı bir romancılığı tercih ediyorum.

Milli Mücadelemizin yüzüncü yılı olan 2019’da “Namus” romanı ile başlayıp, 2020’de “Nusret” ile devam eden belgesel roman serimizin son kitabı olan “Müftü 1918” de böyle bir anlayışın ürünüdür.

***

25 Şubat’tan itibaren İspirlilerin, Mart ortalarında ise Türkiye’nin istifadesine sunulan “Müftü 1918” romanında, birçoklarının hayal gücünü zorlayacak destansı bir mücadelenin, İspir Müftüsü Mustafa Vehbi Başkapan önderliğinde, büyük fedakârlıklar yapılarak nasıl başarıldığı anlatılmaktadır.

Birinci Dünya Savaşı yıllarında İspir’de hayat bulan Suralar Cemiyeti ve Cemiyet’in neredeyse “yerel bir anayasa” fonksiyonu gören kuruluş beyannamesi, Milli Mücadele dönemimizin Kuvayı Milliye ve Müdafaa-i Hukuk teşkilatlarının esin kaynağını hatta nüvesini teşkil etmektedir.

Kadim dostum İspir Belediye Başkanı Ahmet Coşkun’un, “Atası olmayanın ötesi olmaz.” sözünden ilham alarak başlattığımız hummalı bir çalışmanın ürünü olan “Müftü 1918” belgesel romanı, detaylı bir kaynak tarama ve yerinde inceleme süreci sonunda hayat buldu.

Bu vesileyle romanımızın fikir babası, kadim dostum İspir Belediye Başkanı Ahmet Coşkun’a, romandaki Kânasorlu Âşık Muradi karakterine şiirleriyle hayat veren Ozan Baki Çetin’e ne kadar teşekkür etsem azdır.

Kendisi de İspirli olan saygıdeğer büyüğüm merhum Nevzat Kösoğlu, Erzurum Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Betül Aslan ve Doç. Dr. Mevlüt Yüksel başta olmak üzere, kitabın “Yararlanılan Kaynaklar” bölümünde isimlerini zikrettiğim eserlerin yazarları da teşekkürü fazlasıyla hak etmektedir.

Çalışmamızın son okumaları sırasında yaptıkları ikaz ve önerileriyle çok önemli katkılar sağlayan Müftü Mustafa Vehbi Başkapan’ın torunları Vehbi Başkapan ve Hatice Başkapan’ın yanı sıra Hasan Basri Şenel ağabeyime de şükranlarımı sunarım.

Yerinde inceleme gezilerim sırasında verdikleri bilgilerle romanın olgunlaşması ve zenginleşmesine katkı sağlayan;

Ortaköy’den Hamil Başkapan, Hadise Diler, Selim Şahin, Zafer Şahin, Necmettin Bektaş, Osman Bektaş ve Rüstem Ceylan’a;

Karahan’dan köy muhtarı Muhammet Dursun Özaydın ve görüşmemizden bir hafta sonra Hakkın rahmetine kavuşan merhum Cevat Özaydın’a;

Yedigöze’den Osman Bülbül, Sabri Sinek ve Şemşe Güner’e;

Karakale’den köy muhtarı Yaşar Sandıkçı, Hüseyin Sandıkçı, Mikdat Özdem, Yılmaz Coşkun ve Ahmet İpek’e;

Araköy’den köy muhtarı Lütfü Kapucu’ya;

Sırakonaklar’dan köy camii imamı İbrahim Doğan ve Olgun Kumbasar’a;

İspir ilçe merkezinden, Kale Camii İmamı Osman Kaya ve Muzaffer Alakuş’a;

Bizimle dağlar tepeler aşıp, İspir-Artvin arasındaki kadim kervan yolu güzergâhını ve Çapuns Gediği’ni gösteren kadim usul su değirmeni işletmecisi Celal Atmaca’ya;

Pazaryolu-Karakoç’tan, köy muhtarı Murat Yeşil ve Mustafa Yeşil’e;

Norşen Boğazı gezimizde bize mihmandarlık yapan Aziziye’nin Elmalı köyünden Furkan Aslan’a;

İspir, Pazaryolu ve Aziziye’nin zorlu coğrafyasında günler süren meşakkatli ancak bir o kadar keyifli ve öğretici inceleme gezilerim sırasında sabırla bana eşlik eden Köksal Sayın ve Halil Kaya kardeşlerime ve misafirperverliğin en güzel örneğini sergileyen İspir’in güzel insanlarına gönülden teşekkür ederim…

***

Sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla İspir Belediye Başkanı Ahmet Coşkun, İspir Kaymakamı Sn. Murat Acar ve İspir Milli Eğitim Müdürü Sn. Ahmet Aydın, “Müftü 1918” belgesel romanının gençler ve çocuklar başta olmak üzere ilçe sakinlerine ulaştırılması konusunda büyük bir çaba göstermektedirler.

Ziya Gökalp’in, “millî mefkûrelerden, millî vazifelerden mürekkep olan bir ahlâk” diyerek tarif ettiği “vatanî ahlak”ın en güzel örneğini verdikleri için kendilerini kutluyor, teşekkürlerimi sunuyorum.

]]>
AYVAZ GÖKDEMİR: “ALLAH, TÜRK’Ü TERK ETMEZ; ALLAH, KILICINI KÖRLETMEZ.” http://hayatitek.com/ayvaz-gokdemir-2/ Fri, 15 Apr 2022 16:00:05 +0000 http://hayatitek.com/?p=5324 HAYATİ TEK –

Eğitimci, yazar, bürokrat, siyasetçi, devlet bakanı ve milletvekili kimliklerini kâmilen taşıyan merhum Ayvaz Gökdemir’in mümeyyiz vasfı Türk milliyetçisi olmasıdır.

Üniversite eğitimi için Ankara’ya gelir gelmez Türk Ocakları’nın faaliyetlerine devam eden, milliyetçi-ülkücü kuruluşlarda görev yapan, dünya hayatına bir Türk Ocakları kongresinde geçirdiği kalp krizi ile veda eden merhum Ayvaz Gökdemir gerçek bir dava adamıdır.

Hayat hikâyesi bu sıfatı hak edecek mücadelelerle, eserleri bu sıfatı haklı çıkaracak fikirlerle doludur.

Ayvaz Gökdemir’e göre; “Türk milliyetçisi” ve “Türk münevveri” sıfatlarının hakkını verebilmenin en temel şartı Türkçeyi bilmek, Türkçeyi sevmek, Türkçeyi yaşatmak ve yüceltmektir; sistemli ve yoğun bir okuma sürecinden geçmektir.

Yine ona göre insan kelimelerle düşünür, dili bozulan milletler tefekkür kabiliyetlerini kaybederler; bu nedenle müstemleke uygulaması olan “yabancı dilde eğitim” yanlışına asla düşülmemelidir.

Sadece bugünümüz için değil geleceğimiz için de bin iki yüz yıldır belgeli “devlet dili” durumunda bulunan, her şeyi her seviyede ifade etmeye muktedir olan muhteşem Türkçemize sahip çıkılmalıdır.

Geçmişten bu yana ülkemizde ve dünyada olup bitenleri doğru şekilde anlayabilmek ve geleceği doğru kurgulayabilmek için derin bir tarih bilgisine, sağlam bir tarih şuuruna sahip olunmalıdır.

Tarihe olan borcumuzu ödeyebilmek bakımından Türkistan ve Osmanlı bakiyesi topraklarda bulunan soydaşlarımıza, dindaşlarımıza sahip çıkılmalıdır.

İnsanlar, soylarını ve tarihlerini müzayededen antika eşya satın alır gibi alamazlar. Milletimizi ve devletimizi sonsuza kadar yaşatmak adına Oğuz Kağan’dan bu yana milletimizin süreklilik gösteren “devlet-ebed-müddet” anlayışına sıkı sıkıya bağlanılmalıdır.

Ahmet Yesevi’den Yunus Emre’ye uzanan çizgi takip edilmeli;  Namık Kemal ile Erol Güngör arasındaki Mehmet Akif’ler, Ziya Gökalp’ler, Yahya Kemal’ler, Peyami Safa’lar, Mümtaz Turhan’lar iyi tanınmalıdır.

Bazı konulara dair fikirlerini bu şekilde özetleyebileceğimiz Ayvaz Gökdemir’in şu inancına katılmamak mümkün mü: “Türk milleti bin yıldır ‘Allah’ın kılıcı’ olmuştur; Allah, Türk’ü terk etmez; Allah, kılıcını körletmez.”

***

Hayattayken kâfi derecede teşrik-i mesaide bulunamadığım için hayıflandığım mühim şahsiyetlerden biri olan merhum Ayvaz Gökdemir’i 14’üncü vefat yıldönümünde rahmet, hasret ve şükranla anıyorum.

Ruhu şad, mekânı cennet olsun.

]]>
OSMAN TURAN http://hayatitek.com/osman-turan/ Mon, 17 Jan 2022 17:20:42 +0000 http://hayatitek.com/?p=5302 HAYATİ TEK –

Ortaokul çağlarımda Yavuz Bahadıroğlu’nun Endülüs’e Veda’lı, Buhara Yanıyor’lu, Şirpençe’li serisi ile başlayan tarih şuuru edinme maceram, lise yıllarımda Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun Kilit, Anahtar, Kapı, Konak, Çatı beşlemesi, üniversite dönemimde ise Bahaeddin Özkişi’nin Bir Çınar Vardı, Göç Zamanı, Sokakta, Köse Kadı ve Uçtaki Adam’ıyla devam etti. Eşzamanlı olarak H. Nihal Atsız’ın Bozkurtların Ölümü, Bozkurtlar Diriliyor, Dalkavuklar Gecesi, Z Vitamini, Ruh Adam, Yolların Sonu ve Deli Kurt kitapları aldı sahneyi.

Deli deli akan kanımın güzergâhını kâh Tuna’ya kâh Ceyhun’a çeviren; Tanrı Dağı yamaçlarından Issık Gölü temaşa etmemi, Zümrüdüanka’nın kanatlarında Kafdağı’nın ötelerine süzülmemi sağlayan efsanevî bir üslupla yazılan eserlerin çizdiği bir hayal tablosuydu zihnimde canlanan.

Bu emsalsiz ve büyüleyici tablo, merhum Prof. Dr. Osman Turan hocamızın Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi kitabıyla gerçek bir fotoğrafa dönüştü. Ziya Gökalp, H. Nihal Atsız, Erol Güngör, Cemil Meriç, Osman Yüksel Serdengeçti, Nurettin Topçu, Galip Erdem, Dündar Taşer, Necip Fazıl Kısakürek’le renklenen fikir dünyam, S. Ahmet Arvasi’nin Türk-İslam Ülküsü’nde ideal terkip ve ahengini buldu.

Ancak asıl etkilendiğim eser Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi’ydi.

İlmî disiplinini Prof. Dr. Fuat Köprülü’den alan, Ziya Gökalp’in rüyasını gördüğü davayı, tarih şuuru ve bütüncül tarih yaklaşımıyla ete kemiğe büründürerek eserine isim yapan Turan, “Millî kültür ve mefkûrenin bozulması, münevver sükûtu ve suikastların başlıca kaynağıdır” derken ne kadar da haklıydı.

Aydınlarla yükselmesi gereken Türkiye’nin bir aydınlar suikastı ile karşı karşıya bulunduğuna işaret eden büyük Hoca, insanlığı hak, adalet ve saadete eriştirmek amacıyla ilahî bir buyrukla kurulan Nizam-ı Âlem ve İ’lay-ı Kelimetullah idealinin çağın şart ve idrakine uygun şekilde ihyasını düşlüyordu.

1850’lerden itibaren “hasta adam” olarak anılan Osmanlı’nın yeniden dünyanın süper gücü haline gelmesi fikri ilk bakışta pek inandırıcı gelmese de kadim tarihimiz umutları yeşertecek sayısız örneklerle doluydu.

Tarih sahnesinden çekilirken bile dünya dengesinin önemli sacayaklarından birini teşkil eden Osmanlı’yı Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e taşıyan sancılı bir süreçte dünyaya gelen Osman Turan’ın çocukluk yılları, Birinci Dünya Savaşı ve istiklal mücadelemizin ıstıraplı günlerine tesadüf eder.

Trabzon, Bayburt ve Ankara’da geçen ilk ve orta öğrenimi cumhuriyetin kuruluş yıllarına denk düşen Turan, dünyanın büyük ekonomik krizlerle boğuştuğu bir dönemde başladığı üniversite tahsilini zorlu şartlar altında tamamlayarak başarılarla dolu akademik hayatına doğru yelken açar.

İlim adamı kimliğiyle ulaştığı değerli bilgileri halkın idrakine uygun bir şekilde işlemeyi bilen Turan, üniversitede edindiği birikimlerini milletvekili sıfatıyla siyasî sahada da kullanır.

İki dünya savaşı gören, kıtlıkla imtihan edilen bir ülkede akademik çalışma yürüten, siyasî tarihimizin ilk askerî darbesi sonrasında suçsuz yere on yedi ay cezaevine konulan merhum Osman Turan Hocamızın mücadele dolu hayatı, Türk milliyetçileri için dersler çıkarılacak mesajlarla doludur.

Hocaların hocası Prof. Dr. Fuat Köprülü’nün öğrencisi ve ilk asistanı olma bahtiyarlığına erişen Turan’ın Türk milliyetçiliğine yaptığı en mühim katkılardan biri, günümüzün pek çok millî ve milletlerarası sorununa çözüm üretebilecek formülleri de bünyesinde barındıran “Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi” paradigmasını gün yüzüne çıkarmış olmasıdır.

Sonraki yıllarda merhum S. Ahmet Arvasi tarafından “Türk-İslam Ülküsü” olarak adlandırılan bu yaklaşımın temellerini Mete Han’a kadar götüren Hocamız; Hun ve Gök-Türk kağanlıkları ile Selçuklu ve Osmanlı sultanlıklarını Türk cihan hâkimiyetinin dört büyük devri olarak nitelendirir.

Osmanlıların yalnız eski imparatorluklar değil, hürriyet, demokrasi, laiklik ve insanlık fikirlerinin yaygın bulunduğu modern çağ imparatorluklarından da ileri ve emsalsiz bir nizam kurduklarını hatırlatan Turan’ın kaleme aldığı eserler, özellikle Anadolu’nun ırkî, dinî, kültürel ve ekonomik topografyasının ortaya konulması bakımından önemli değere sahiptir.

Mensubu olmakla iftihar ettiğim Türk Ocakları’nın bir dönem genel başkanlığını da yapan Prof. Dr. Osman Turan’ı, vefatının 44’üncü yıldönümünde rahmet ve şükranla anıyorum…

Ruhu şad, mekânı cennet, makamı âli olsun.

]]>
SADRİ MAKSUDİ’NİN TÜRK TARİH KURUMU’NUN KURULUŞUNDAKİ ROLÜ http://hayatitek.com/sadri-maksudinin-turk-tarih-kurumunun-kurulusundaki-rolu/ Sat, 15 Jan 2022 13:25:41 +0000 http://hayatitek.com/?p=5293 Ord. Prof. Dr. Sadri Maksudi Arsal’ın kızı ve Türkiye’nin ilk kadın diplomatı Adile Ayda’nın, babası hakkında kaleme aldığı, Türk Kültürü Dergisi’nin Mart 1967 tarihli “Sadri Maksudi Özel Sayısı”nda yer alan “Sadri Maksudi’nin Türk Tarih Kurumu’nun Kuruluşundaki Rolü” başlıklı yazısı…

]]>
SADRİ MAKSUDİ’YE DAİR ÜÇ FIKRA http://hayatitek.com/sadri-maksudiye-dair-uc-fikra/ Sat, 15 Jan 2022 13:22:46 +0000 http://hayatitek.com/?p=5287 Ord. Prof. Dr. Sadri Maksudi Arsal’ın damadı Reşid Mazhar Ayda’nın, Türk Kültürü Dergisi’nin Mart 1967 tarihli “Sadri Maksudi Özel Sayısı”nda yer alan “Sadri Maksudi’ye Dair Üç Fıkra” başlıklı yazısı…

]]>
SADRİ MAKSUDİ ARSAL’I ANARKEN http://hayatitek.com/sadri-maksudi-arsali-anarken/ Sat, 15 Jan 2022 13:20:33 +0000 http://hayatitek.com/?p=5279 Prof. Dr. Ziya Umur’un, Türk Kültürü Dergisi’nin Mart 1967 tarihli “Sadri Maksudi Özel Sayısı”nda yer alan “Sadri Maksudi Arsal’ı Anarken” başlıklı yazısı…

]]>
SADRİ MAKSUDİ ARSAL’IN HİZMETLERİ VE MİLLET ANLAYIŞI http://hayatitek.com/sadri-maksudi-arsalin-hizmetleri-ve-millet-anlayisi/ Sat, 15 Jan 2022 13:17:52 +0000 http://hayatitek.com/?p=5269 Hamit Zübeyir Koşay’ın, Türk Kültürü Dergisi’nin Mart 1967 tarihli “Sadri Maksudi Özel Sayısı”nda yer alan “Sadri Maksudi Arsal’ın Hizmetleri ve Millet Anlayışı” başlıklı yazısı…

]]>
SON DERS ÖĞÜTLERİ http://hayatitek.com/son-ders-ogutleri/ Sat, 15 Jan 2022 13:10:22 +0000 http://hayatitek.com/?p=5262 Türk Kültürü Dergisi’nin Mart 1967 tarihli “Sadri Maksudi Özel Sayısı”nda yer alan ve Sadri Maksudi Arsal’ın öğrencileri arasında pek meşhur olan “Son Ders Öğütleri” başlıklı yazı…

]]>