İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

MÜFTÜ 1918

HAYATİ TEK –

Mensubu olmakla iftihar ettiğim Türk Ocaklarımızın geçmiş dönem genel başkanlarından, “Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi” eserinin yazarı Prof. Dr. Osman Turan şöyle der:

“Tarih yazılıp bir kültür ve şuur kaynağı olmadıkça, toprak altında kalan kıymetli madenler gibi, hiç bir mana ifade etmez.”

“Bozkurtların Ölümü” ve “Bozkurtlar Diriliyor” romanlarının yazarı Hüseyin Nihal Atsız’ın şu sözü de aynı cümledendir:

“İnsanlar, çevrelerinde ne kadar çok kahraman örneği görürlerse, yiğit yetişme ihtimalleri o kadar artar.”

Bu iki değerli tespit, tarihî romanların, tarih öğretim metotları arasındaki yerine işaret etmektedir.

Sosyal medyanın çok yoğun kullanılmaya başlandığı son on yılda insanlarımız, ciltler dolusu kitaplardan maalesef uzak duruyor; medya veya sosyal medya mecralarındaki özet bilgilerle yetiniyorlar. Üstelik edindikleri malumatı “doğru” kabul ediyor, kaynaklardan teyit etme ihtiyacı da hissetmiyorlar.

Bardağa dolu tarafından bakınca, “Buna da şükür.” diyeceğimiz bu tablo, aslında pek çok sıkıntıyı da beraberinde getiriyor. Bir zamanlar Hollywood, şimdilerde Netflix patentli fantastik filmlere öykünen tarihi romanların revaç bulduğu bu zamanda, gerçek ile hayal birbirine karışıyor.

Tarihin en kadim topluluklarından biri olan aziz Türk milletinin tarihi, destanlarla yarışacak gerçek olayların örgüsü halindedir. Hiç ummadığımız bir anda karşımıza tevazu kıyafetine bürünmüş nice büyük kahramanlar çıkabilmektedir.

Anlaşılacağı üzere, başkalarının fantastik unsurlarla güçlendirerek kurguladığı şeyleri hayatın normal seyri içerisinde kolaylıkla başaran Türklerin, Hollywood yahut Netflix filmlerindeki senaristlerin hayal gücüne ihtiyacı yoktur.

Daha ziyade “niçin” sorusuna odaklanan, konu edindiği olayın ne zaman, nerede, nasıl ve niçin meydana geldiğini ve kimler tarafından yapıldığını araştıran ilmi eserler; söz konusu ettikleri özel tarihî olayları, genel tarih içerisinde doğru bir şekilde konumlandırmaya çalışır. Edebî eserlerde ise “nasıl” sorusuna verilecek cevap bir adım öne çıkar. Bu nedenle ilmi eserler, tarihi “doğru ve tarafsız” öğretmek iddiasıyla yola çıkarken; edebî eserler, “hızlı ve dikkat çekici” bir üslubu tercih ederler.

Bu iki yöntemin aynı kitapta buluşması, yani hem tarihi gerçeklere sadık kalınarak hem de okurun merak güdüsünü sürekli canlı tutularak mesaj verilmesi de mümkün. Üstelik bu yöntem, tarihin roman yahut hikâye formunda öğretimini de mümkün kılmaktadır. Romanın kahramanları, olayların geçtiği zaman ve mekân, yaşanmış gerçeklerden yola çıkılarak kurgulandığı için okuyucu, keyifli bir okuma süreci içerisinde tarih bilgisini geliştirmektedir.

Tamamen kurgu tarihi romanları okumaktan ayrı bir zevk almakla birlikte; gerçek kişi, olay, zaman ve mekân unsurlarına dayalı bir romancılığı tercih ediyorum.

Milli Mücadelemizin yüzüncü yılı olan 2019’da “Namus” romanı ile başlayıp, 2020’de “Nusret” ile devam eden belgesel roman serimizin son kitabı olan “Müftü 1918” de böyle bir anlayışın ürünüdür.

***

25 Şubat’tan itibaren İspirlilerin, Mart ortalarında ise Türkiye’nin istifadesine sunulan “Müftü 1918” romanında, birçoklarının hayal gücünü zorlayacak destansı bir mücadelenin, İspir Müftüsü Mustafa Vehbi Başkapan önderliğinde, büyük fedakârlıklar yapılarak nasıl başarıldığı anlatılmaktadır.

Birinci Dünya Savaşı yıllarında İspir’de hayat bulan Suralar Cemiyeti ve Cemiyet’in neredeyse “yerel bir anayasa” fonksiyonu gören kuruluş beyannamesi, Milli Mücadele dönemimizin Kuvayı Milliye ve Müdafaa-i Hukuk teşkilatlarının esin kaynağını hatta nüvesini teşkil etmektedir.

Kadim dostum İspir Belediye Başkanı Ahmet Coşkun’un, “Atası olmayanın ötesi olmaz.” sözünden ilham alarak başlattığımız hummalı bir çalışmanın ürünü olan “Müftü 1918” belgesel romanı, detaylı bir kaynak tarama ve yerinde inceleme süreci sonunda hayat buldu.

Bu vesileyle romanımızın fikir babası, kadim dostum İspir Belediye Başkanı Ahmet Coşkun’a, romandaki Kânasorlu Âşık Muradi karakterine şiirleriyle hayat veren Ozan Baki Çetin’e ne kadar teşekkür etsem azdır.

Kendisi de İspirli olan saygıdeğer büyüğüm merhum Nevzat Kösoğlu, Erzurum Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Betül Aslan ve Doç. Dr. Mevlüt Yüksel başta olmak üzere, kitabın “Yararlanılan Kaynaklar” bölümünde isimlerini zikrettiğim eserlerin yazarları da teşekkürü fazlasıyla hak etmektedir.

Çalışmamızın son okumaları sırasında yaptıkları ikaz ve önerileriyle çok önemli katkılar sağlayan Müftü Mustafa Vehbi Başkapan’ın torunları Vehbi Başkapan ve Hatice Başkapan’ın yanı sıra Hasan Basri Şenel ağabeyime de şükranlarımı sunarım.

Yerinde inceleme gezilerim sırasında verdikleri bilgilerle romanın olgunlaşması ve zenginleşmesine katkı sağlayan;

Ortaköy’den Hamil Başkapan, Hadise Diler, Selim Şahin, Zafer Şahin, Necmettin Bektaş, Osman Bektaş ve Rüstem Ceylan’a;

Karahan’dan köy muhtarı Muhammet Dursun Özaydın ve görüşmemizden bir hafta sonra Hakkın rahmetine kavuşan merhum Cevat Özaydın’a;

Yedigöze’den Osman Bülbül, Sabri Sinek ve Şemşe Güner’e;

Karakale’den köy muhtarı Yaşar Sandıkçı, Hüseyin Sandıkçı, Mikdat Özdem, Yılmaz Coşkun ve Ahmet İpek’e;

Araköy’den köy muhtarı Lütfü Kapucu’ya;

Sırakonaklar’dan köy camii imamı İbrahim Doğan ve Olgun Kumbasar’a;

İspir ilçe merkezinden, Kale Camii İmamı Osman Kaya ve Muzaffer Alakuş’a;

Bizimle dağlar tepeler aşıp, İspir-Artvin arasındaki kadim kervan yolu güzergâhını ve Çapuns Gediği’ni gösteren kadim usul su değirmeni işletmecisi Celal Atmaca’ya;

Pazaryolu-Karakoç’tan, köy muhtarı Murat Yeşil ve Mustafa Yeşil’e;

Norşen Boğazı gezimizde bize mihmandarlık yapan Aziziye’nin Elmalı köyünden Furkan Aslan’a;

İspir, Pazaryolu ve Aziziye’nin zorlu coğrafyasında günler süren meşakkatli ancak bir o kadar keyifli ve öğretici inceleme gezilerim sırasında sabırla bana eşlik eden Köksal Sayın ve Halil Kaya kardeşlerime ve misafirperverliğin en güzel örneğini sergileyen İspir’in güzel insanlarına gönülden teşekkür ederim…

***

Sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla İspir Belediye Başkanı Ahmet Coşkun, İspir Kaymakamı Sn. Murat Acar ve İspir Milli Eğitim Müdürü Sn. Ahmet Aydın, “Müftü 1918” belgesel romanının gençler ve çocuklar başta olmak üzere ilçe sakinlerine ulaştırılması konusunda büyük bir çaba göstermektedirler.

Ziya Gökalp’in, “millî mefkûrelerden, millî vazifelerden mürekkep olan bir ahlâk” diyerek tarif ettiği “vatanî ahlak”ın en güzel örneğini verdikleri için kendilerini kutluyor, teşekkürlerimi sunuyorum.