Gazi Mustafa Kemal Atatürk – Hayati Tek http://hayatitek.com Tue, 18 May 2021 18:38:53 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.3 http://hayatitek.com/wp-content/uploads/2020/06/cropped-HT-1-32x32.png Gazi Mustafa Kemal Atatürk – Hayati Tek http://hayatitek.com 32 32 19 MAYIS 1919 http://hayatitek.com/19-mayis-1919/ Tue, 18 May 2021 18:38:48 +0000 http://hayatitek.com/?p=4943 HAYATİ TEK –

Bin yıllık vatanımızdaki varlık-yokluk mücadelemizin lideri, Türk’ün son gurur tablosu Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Büyük Millet Meclis’imizin ilk başkanı, Cumhuriyeti’mizin ilk cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk kitabı, 19 Mayıs 1919 günü ülkemizin içinde bulunduğu şartların tasviriyle başlar.

Genel Başkanı olduğu Cumhuriyet Halk Fırkası’nın İkinci Büyük Kongresi’nin toplandığı 15 Ekim’de kürsüye çıkan, 20 Ekim’e kadar tam altı gün boyunca, günde altı saat konuşarak 1919-1927 yılları arasındaki Türkiye tarihini özetleyen Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın bizlere bıraktığı en değerli miraslardan biridir Nutuk.

“Gençliğe Hitabe” ile sonlandırdığı bu uzun nutkunda, hangi amaca ulaşmayı hedeflemiştir Gazi Mustafa Kemal?

Tarihi nutkuna başlarken kurduğu şu cümle, bu sorunun cevabını ararken bize yardımcı olabilir:

“Efendiler, geleceğe ait tedbirler hakkında fikir alışverişinde bulunmadan evvel maziye ait vakalar ve hadiseler hakkında maruzatta bulunmak ve senelerden beri devam eden faaliyet ve icraatımızın milletimize hesabını vermek vazifem olduğu kanaatindeyim. (Nutuk, s. 28)

***

Tam otuz altı buçuk saat süren Nutuk, sadece bir “millete hesap verme” konuşması mıydı?

Bu vesileyle Gazi Paşa, beşinci yaşına girmeye hazırlanan “Türkiye Cumhuriyeti’nin fabrika ayarlarını” ilan etmeyi; “kendi zihin haritasını” cumhuriyet nesillerinin “zihin kodu” haline getirmeyi hedefliyor olabilir miydi?

Nutuk’un sonuna koyduğu “Gençliğe Hitabe”, bunun işareti sayılabilir miydi?

***

738 sayfa ve 190.304 kelimeden oluşan Nutuk’un “aslında ne anlattığı”, Atatürk’ün kim olduğu ve neyi hedeflediği konularına dair binlerce makale ve kitap yazıldı.

Ancak bugüne kadar “rakamlara dayalı bir içerik analizi” yapmaya kimse kalkışmadı.

Rakamların diline hep kulak tıkandı.

Nutuk’ta geçen yüz doksan bin kelime ne anlatıyordu?

Bazı kelimelerin, adeta birer slogan gibi, tekrar tekrar kullanılması ne anlama geliyordu?

Hiç kimse, bununla ilgilenme ihtiyacı hissetmedi.

***

Oysa metnin nabzı, kelimelerde atar.

Bir eserde binlerce kez tekrarlanan bir kelime ile birkaç kez kullanılan bir kelimenin zihinlerde oluşturacağı etkinin aynı olmayacağı aşikârdır.

Yazar, bir kelime yahut ismi olumlu ya da olumsuz anlamda sık sık kullanmak suretiyle yeni bir dünyanın kapılarını açar.

Bizler de o isim ve kelimelerin izini sürerek kapı eşiğinden geçer, yeni bir dünyaya gireriz.

Yazarın zihnindeki şifre-mesaj, tekrarlanan kelimelerin kılığında bilinçaltımıza nüfuz eder. Tekrarlar sıklaştıkça bilinçaltımıza iyice yerleşen mesaj, bir süre sonra kanaatimiz haline gelir.

Hele bir de “mesajın kaynağına güveniyorsak”, etkilenme sürecimiz çok daha kısa ve tesirli olur.

Siyasi partilerin, belirledikleri sloganları her fırsatta tekrarlamalarının, kitleleri göz ve kulak yoluyla etkilemek için çaba sarf etmelerinin nedeni budur.

Sık tekrarlanan isim, olay ve kelimelerin, Nutuk’u önyargısız okuyanların hafızalarında öncelikle yer etmesinden daha doğal ne olabilir?

Rakamların ne söylediğine dair kaleme aldığımız bir yazıda (**) bu hususu detaylı bir şekilde izah etmeye çalıştık. Dileyenler, dipnot kısmına koyduğumuz linki ziyaret ederek bu bilgilere ulaşabilirler.

***

O değerlendirmemizdeki bazı verileri kısaltarak buraya da alalım.

Atatürk’ün Nutuk’ta en sık kullandığı “kelimeler” şunlardır:

Millet: 1.160, Meclis: 1.057, Milli: 967, Heyet: 962, Hükümet: 922, Kumandan: 860, Telgraf: 783, Kuvvet: 549, Devlet: 541, Ordu: 528, Vekil: 495, Türk: 483, Memleket: 429, Mebus: 416, Reis: 391, Vazife: 388, Cephe: 384, Haberleşme: 377, Vazife: 376, Emir: 374, Harp: 352, Teklif: 333, Kolordu: 324, Kongre: 296, Vatan: 288, Düşman: 284, Kabine: 282, Müdafaa: 281, Türkiye: 269, Cumhuriyet: 253, Bağımsızlık: 228.

***

“Nutuk’ta adı en çok geçen kişiler kimlerdir?” sorusunun cevabı şudur:

Hüseyin Rauf (Orbay): 357, İsmet Paşa (İnönü): 230, Mustafa Kemal Paşa: 213, Çerkez Ethem: 141, Mersinli Cemal Paşa: 136, Nurettin Sakallı Paşa: 121, Kazım Paşa (Karabekir): 106, Refet Paşa (Bele): 104, Celalettin Arif Bey: 78, VI. Mehmet Vahdettin: 78, Tevfik Paşa: 73, Damat Ferit Paşa: 68, Salih Kezrak Paşa: 63, Ali Fuat Paşa (Cebesoy ): 58, Yahya Kaptan 54.

***

Nutuk’ta adı en sık tekrarlanan “şehirler” ise şu şekildedir:

İstanbul: 803, Ankara: 429, Sivas: 339, Erzurum: 215, İzmir: 131, Konya: 111, Eskişehir: 78, Trabzon: 77, Amasya: 70, Canik (Samsun): 62, Malatya: 62, Kütahya: 61, Bursa: 59, Karahisarı Sahip (Afyonkarahisar): 46, Aydın: 38.

***

Nutuk’ta en çok zikredilen “ülke ve millet” isimleri şunlardır:

İngiltere: 238, Yunanistan: 236, İtilaf Devletleri: 185, Amerika Birleşik Devletleri: 131, Fransa: 128, Ermeni: 109, Avrupa: 50, Rum: 39, İtalya: 38, Müttefik: 36, Suriye: 25, Rusya: 17.

***

Nutuk’u hiç okumamış birinden, bu kelimelerden yola çıkarak bir kurgu yapmasını isteyelim.

Önce…

İnandığı lider etrafında kenetlenen hürriyet aşığı bir milletin, vatanın bağımsızlığı için büyük bir savaş verdiğini anlatacaktır.

Ardından…

İngiltere, Yunanistan ve İtilaf Devletlerine karşı verilen bu mücadelenin nabzının İstanbul, Ankara, Sivas, Erzurum ve İzmir illerinde attığını söyleyecektir.

Daha sonra…

Kongreler ve Milli Meclis toplayan bu “töreli” milletin, verdiği yoğun diplomatik mücadele sonrasında bağımsız bir cumhuriyet kurduğunu ilave edecektir.

***

Rakamlar ne çok şey anlatıyor değil mi?

Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın sözü, niyeti ve hedefi, sıkça kullandığı kelimelerden bellidir.

Milli siyaset takip ederek milli bir devlet kurmak, onu tam bağımsız kılarak sonsuza değin yaşatmak için gerekli altyapıyı oluşturmaktır.

Nutuk budur, bundan ibarettir.

Altı gün ve otuz altı buçuk saat boyunca Millet, Devlet, Meclis, Türk, Vatan, Memleket, Ordu, Vazife, Bağımsızlık diyen bir Atatürk portresi var Nutuk’ta.

Nutuk’ta sıkça tekrarlanan kelimeler, “Cumhuriyetimizin fabrika ayarlarını” tarif etmekte, Atatürk’ün gelecek nesillerin beynine ve ruhuna nakşetmek istediği zihin haritasını formülleştirmektedir.

Nutuk’un sübjektif ölçülerle yorumlamaya yeltenip, “Atatürk aslında şunu demek istemişti.” diyerek olmadık tevillere başvurmak beyhudedir.

İsteyen, istediği elbiseyi Cumhuriyetimizi kuran kadronun lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e giydirmekte serbesttir.

Bunca yıldır yapılan da zaten bundan ibarettir.

Oysa rakamların dili, çok önemli bir gerçeğin altını kalınca çizmektedir.

O gerçek; gözünü, kulağını ve vicdanını gerçeklere tıkamayanlar için gayet açık ve nettir.

***

Kahramanlar mükâfat beklemezler.

Lakin kahramanlarının hatıralarına sahip çıkmayan milletler, bırakın büyük hedeflere yürümeyi, ellerindekileri korumayı bile beceremezler.

Atatürk vazifesini yaptı ve şanlı tarihimizdeki unutulmaz yerini aldı.

İkinci Viyana hezimetiyle başlayan çekilme dönemimizi sona erdirerek, Türk’ün yükseliş devrini başlatan Milli Mücadele kadrosunun lideri olan, “Benim hayatta yegâne fahrim, servetim Türklükten başka bir şey değildir.” diyerek, her kahraman Türk evladına düşen vazifesini bihakkın yerine getiren Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının ruhları şâd olsun.

1071’den bu yana adım adım vatanlaştırdığmız Türkiye’mizin ebedi Türk yurdu olarak kalması uğruna can veren bütün şehitlerimizin mekânları cennet olsun.

***

19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı ile ilgili bir yazıyı; 19 Mayıs 1919’daki Türkiye manzarasını tasvir ederek başlayan Nutuk’un sonunda yer alan “Gençliğe Hitabe” ile sonuçlandırmak, sanırım en güzeli olacaktır.

“Ey Türk gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyeti’ni ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir.

İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhili ve harici bedhahların olacaktır.

Bir gün istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!

Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.

İstiklal ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.

Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.

Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.

Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.

Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı!

İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”

(*) Gazi Mustafa Kemal; Nutuk, Kaynak Yayınları, İstanbul 2015.

(**) http://hayatitek.com/ataturkun-nutukundaki-denklem/

]]>
ÇANKAYA ŞUBESİ YAZAR HAYATİ TEK’İ KONUK ETTİ http://hayatitek.com/cankaya-subesi-yazar-hayati-teki-konuk-etti/ Sun, 31 May 2020 21:44:11 +0000 http://hayatitek.com/?p=488

(www.turkocaklari.org.tr, 19.10.2019)

Türk Ocakları Çankaya Şubesi 2019 dönemi faaliyetleri kapsamında, Milli Mücadelenin başlangıcının 100. Yılında yayımlanan ilk roman “Namus”un yazarı Hayati Tek’i konuk etti.

Gazeteci- yazar Tek, Akademik Çalışma Grubu ve şube üyelerinin katılımıyla 18 Ekim 2019 günü saat 19.00’da Türk Ocakları Genel Merkez binasında düzenlenen programa, “Türk Ocaklı olmakla iftihar ediyorum” diyerek başladı.

Milli Mücadele’nin yüzüncü yılı anısına yayımlanan romanın konusu olan namus kavramını, İttihatçı bayrağı üzerindeki “Allah, Vatan, Namus, İttihat” kavramlarından yola çıkarak, “Din-ü Devlet Mülk-ü Millet” formülüne dayandıran Tek, “Bırakın dokunulmasını, yan gözle bile bakılmasına tahammül edemediğimiz şeyler namusumuzdur. Türk milleti için de namus, vatan, millet, din ve devlettir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün namuslu bir insanın yastığının altındaki tabancaya benzettiği Kuvayı Milliye, milletimizin kutsallarına, yani namusuna sahip çıkmış kutlu bir teşkilattır.” dedi.

Fransız işgali altında bulunan Mersin’deki ilk Kuvayı Milliye müfrezesinin kurulduğu Arslanköy’ün aynı zamanda işgalden kurtulan ilk yer olduğunu da kaydeden Tek, şöyle devam etti:

“Arslanköy sadece Milli Mücadele’deki duruşuyla değil, aynı zamanda Türkiye’nin demokrasi tarihinde eşik değere sahip olan 1946 seçimlerindeki duruşuyla da bir roman konusu olmayı fazlasıyla hak etmektedir. Türk demokrasisine ‘Sandık namusumuzdur’ sözünü armağan eden Arslanköy’deki Atatürk Çınarı, muhtemelen Gazi’nin adına dikilmiş ilk ve tek çınardır. Toroslar’ın zirvesindeki 1453 rakımlı Arslanköy, Milli Mücadeleye sahne olması dolayısıyla her karış toprağı gazi olan ülkemizde unutulmaya yüz tutmuş daha nice destanlar yazıldığını göstermesi bakımından önemlidir.”

Tek, konuşmasını Atatürk’ün şu sözleriyle noktaladı:

“Arkadaşlar, gidip Toros dağlarına bakınız. Eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki, bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.”

Program, katılımcıların sorularına verilen cevaplar ve ikramlarla sona erdi.

]]>