Huzur – Hayati Tek http://hayatitek.com Tue, 22 Jun 2021 07:33:41 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.3 http://hayatitek.com/wp-content/uploads/2020/06/cropped-HT-1-32x32.png Huzur – Hayati Tek http://hayatitek.com 32 32 İNSAN ONURUNA YARAŞIR BİR YAŞAM… http://hayatitek.com/insan-onuru/ http://hayatitek.com/insan-onuru/#comments Sun, 09 Aug 2020 15:49:55 +0000 http://hayatitek.com/?p=3134 HAYATİ TEK –

Bir Türk milliyetçisi olarak, milletimin asil ruh ve karakterinin meftunuyum.

Türk’ü Türk yapan değerleri anladıkça, milletimi daha çok seviyorum.

Bu yüksek değerlerin zamane çarkında ufalandığını gördükçe ıstırap çekiyorum.

Durumun farkında olup da dur diyecek tedbirleri alamamanın çaresizliğiyle kıvranıyorum.

Neredeyse altı asırdır aklın karşısında hezimet üstüne hezimet yaşayan ruh cephesine -aklın önemini reddetmeksizin- katkı sunmaya çalışan bir fert olarak, zamana yeni bir ruh üfleyecek hamlenin gecikmekte olduğunu gördükçe hasret nöbetleri geçiriyorum.

Düşünmek, aramak, bulmak, bilmek, doğruya ulaşmak iştiyakıyla “anlayarak sevmenin” değerini, gücüm yettiğince anlamaya ve anlatmaya çabalıyorum.

Anlamadan sevmek vurulmaktır, anlayarak sevmek ise aşk…

Ben, aşkı seçiyorum.

Vatanımı, milletimi, dinimi ve devletimi anlayarak sevmenin, bu kutlu sevdaya halel getirmeden yaşamaya çalışmanın bedelini bile isteye ödüyorum.

***

İnanır insan; bir insana, bir sisteme ya da bir Yaratıcı’ya…

Sırf sevdiğimiz için birine ya da bir şeye inanmak en kolay başardığımız iş olsa da “anlayarak inanmak” özgürleştirir insanı. Aytmatov’un “Gün Olur Asra Bedel” romanıyla hafızalarımıza kazıdığı mankurtluk illetinden kurtarır…

Yaratıcıya kul olmak, aklın kölesi olmaktan çok daha anlamlı…

Aklı tanrılaştırmak, ilahî olana kafa tutan aklın kendini yok sayması değil mi?

Anlamadan inanmak körü körüne teslimiyettir, anlayarak inanmaksa özgürlüğün ta kendisi…

Ben, özgürlüğü seçiyorum.

***

Anlamadan itaat konfor vadeder.

Verilen görevi sıfır sorumlulukla yerine getirmek cazip gelir insanların çoğuna.

“Emrettiler yaptım” demek, ne kadar da kolay değil mi?

Büyük başarılar için yüksek motivasyon, yüksek motivasyon için güçlü inanç, güçlü inanç için anlamak temel kuraldır.

Anlamadan inanmak elbette mümkün, tarih bunun örnekleriyle dolu.

Ancak büyük hamlelerin anlayarak inananlar tarafından yapıldığı da tartışma götürmeyecek kadar açık değil mi?

Gassalın elindeki meyyitler, ruhi anlamda yok hükmündedirler.

Yokların birliği, bir varlık vücuda getiremez.

Anlamadan itaat köleliktir, “anlayarak itaat” ise görev şuuru.

Ben, ikinciyi seçiyorum.

Görev şuuruna sahip insanlarla elbirliği edip mutlu, huzurlu, güvenli, herkesin refah içinde yaşayacağı bir dünya kurmayı hayal etmekle çok şey istemiş mi oluyorum?

***

Güvenmek ister insan; bir insana, bir sisteme ya da yenilmez bir güce…

Nasıl ki yaşamak en temel insan hakkıysa, kendisini güvende hissetmek de yaşama hakkının temel duygusudur.

Güven duygusundan yoksun, her anını gelecek kaygısıyla geçirenler için kelimenin tam manasıyla “yaşıyor” bile denilemez…

İnsan kime, neye, nasıl güvenir?

Sevmek, tek başına yeterli olur mu güven için?

Yeterli olmadığı aile içi şiddetten eşine ihanete, emek sömürüsünden din ticaretine kadar her alanda kendini gösteriyor.

Milletini seven, millettaşının emeğini nasıl sömürür?

Dinini seven, dindaşının inancını kendi çıkarı için nasıl kullanır?

Anlaşılır gibi değil…

Bu anlaşılmaz görünen tablo üzerinde kafa yormaya değmez mi?

Bazı kavramların önüne “gerçek” kelimesini koymaktan utanıyorum.

Aşkın, dostluğun, vatanseverliğin, milliyetçiliğin, dindarlığın sahtesi mi olur Allah aşkına?

Birbirini anlayan, anladığı için seven, sevdiği için inanan, inandığı için güvenen, güvendiği kişilerle kader birliği eden, yol yürüyen insanların yaşadığı bir dünyanın hayalini kurmakla çok şey mi istiyorum?

Anlamadan güvenmek, en hafif tabirle saflıktır, “anlayarak güvenmek” ise dostluğun ta kendisi…

Ben, dostluğu seçiyorum.

***

Yürünen yol kadar, yoldaş da önemlidir.

Yanlış yoldaş, yoldan çıkarır insanı.

Yanlış yoldaş; karakterini bilmeden, niyetini anlamadan yola çıktığın arkadaştır.

Bir davaya serden geçecek kadar değer vermenin ölçüsü, o davaya anlayarak iman etmektir.

Aklımızla anlayıp kalbimizle tasdik ettiğimiz bir dava uğruna can vermek, sadece kalben inandığımız yolun serdengeçtisi olmaktan çok daha değerli değil mi?

Anlamadığı bir dava uğruna maceraya atılmak, en başta uğruna can verilen davayı değersizleştirmez mi?

En güzeli varken, ehveni seçmek niye?

Ben, en güzeli seçiyorum.

***

Anlamadan yürünen yol maceraya götürür, anlayarak yürünen yol ise doğru hedefe…

Bazı büyük keşiflerin, maceraperestlerin eseri olduğu doğrudur.

Bununla birlikte hayat, tesadüflerin insafına terk edilecek kadar değersiz mi?

Sürdürülebilir keşif ve başarılara, doğru hedefe doğru atılan doğru adımlarla ulaşılabileceği fikrine kim karşı çıkabilir?

Deneyler, okumalar, araştırmalar doğru hedefe ulaşma yolunda atılan adımlar değil midir?

Dosdoğru olabilmek için her şeyden önce doğrunun ne olduğunu bilmek gerekmez mi?

İnançlarımız dâhil, her alanda doğru ile yanlışı ayırt edebilmenin yegâne yöntemi anlamaktır.

Anlama çabası “doğru yaşama” isteğinin göstergesidir.

Böyle bir çaba konforlu bir yaşam standardı sağlar mı?

Sağlayacağını iddia edemem.

Anlamak için, “Huzurun garantisidir.” de diyemem.

Güvende hissettirir mi, anlamak?

Anlamadan sevenlerin, inananların, güvenenlerin, itaat edenlerin hatta savaşanların revaçta olduğu bir dünyada, bu da mümkün görünmüyor.

Kafa ve vücut konforuna düşkün olanlara tavsiye edilecek bir şey değil anlamak…

İçinde bulunduğumuz konfor çağında “anlayarak” yaşamaya çabalamak, insan olmanın hakkını vere vere ıstırap içinde yaşamayı göze almaktır.

İnsan olabilmek, insan kalabilmek büyük ölçüde buna bağlı…

Ya sizce?

]]>
http://hayatitek.com/insan-onuru/feed/ 2