HAYATİ TEK –
Merhum S. Ahmet Arvasi, “Tarih bir milleti geçmişte, kültür bir milleti halde, ülkü bir milleti gelecekte birleştirir.” diyor.
Bu harika formül, aynı zamanda dava sahibi fikir ve sanat adamlarını da anlatır…
Çünkü onlar, ortak bir gayeye doğru yola çıkan insanları aynı bayrağın gölgesinde buluşturan birer ülkü sancağıdırlar… Bir yandan kültür kilimini sabırla işlerken öte yandan Kızılelma’yı tarif ederler…
Bu çok özel şahsiyetler kervanın parlayan yıldızlarından Abdurrahim Karakoç’un şiirlerinde işlediği en güçlü temalardan biri de “birlik”tir.
Türk İslam dünyasının birliğini ve dirliğini, gelecek güzel günlerin temel şartı olarak kabul eden Karakoç’a göre birlik, önce Türkiye’de sağlanmalı, ardından da Türk İslam dünyasını ve nihayet İslam âlemini kuşatmalıdır.
Büyük şairin yıllar önce kaleme aldığı, tarih ve kültür birliğine vurgu yapan “Birlik” şiiri, bugünler için de ziyadesiyle geçerlidir:
“Bilmeyen öğrensin, duymayan duysun!
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.
Bölücü sapıklar aklına koysun
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.
Allah bir, vatan bir, bayrak bir beden
Yanlış yola sapmayalım bilmeden!
Doğu, batı diye ayırmak neden?
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.
Yırtılıp atılmaz tarih sepete!
Birlik olduk camide ve cephede;
Kore’de, Kıbrıs’ta, Kocatepe’de
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.
Kalacak adımız, kaldığı gibi,
Âleme velvele saldığı gibi
Tıpkı Sakarya’da olduğu gibi
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.
Ne zulmü severiz, ne kinimiz var!
Hayrı emreyleyen hak dinimiz var;
Dağlar, çağlar boyu yeminimiz var:
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.”
Türk İslam dünyasının birliğini ve dirliğini, gelecek güzel günlerin temel şartı olarak kabul eden Karakoç’a göre birlik, önce Türkiye’de sağlanmalı, ardından da Türk İslam dünyasını ve nihayet İslam âlemini kuşatmalıdır.
Türkiye’nin bütünlüğüne göz dikenleri, dil uzatanları hedef tahtasına yerleştiren Karakoç’un kalemi yay, kelimeleri ise ıslık çalan ok gibidir.
“Vur Emri” şiiri, Türk’ün birliğine, dirliğine kastedenlere ültimatom hükmündedir.
“Bir haber dolaşır semada pulpul;
Kılınçlar bilensin akın var Çin’e.
Yiğitler at sürer düşman içine;
Tarihe hükmeden bir ses duyulur:
– Vur! TÜRKLÜK aşkına vur!
Yüklenir bir ülke oymak ve avul,
Sel olur ordular, batıya akar.
Uçar elden-ele bozkurtlu bayraklar.
Emreder bir başbuğ, sade ve vakur:
– Vur! BAYRAK aşkına vur!
Karışır top sesi, nal sesi, davul..
Çağdan çağa çığır açar gemiler.
Bir hâkan atını denize sürer
Ve der ki: “Yıkılsın Bizans’ı koruyan sur, ”
– Vur! FETİH aşkına vur!
Parçalanmak istenir bir ülke, Anadolu’dur:
Şahlanır bir anda bin yıllık hınçlar;
Eser poyraz poyraz eğri kılınçlar,
Kütahya düzünde kelle savrulur…
– Vur! TOPRAK aşkına vur!
Ya… işte tarihin böyledir oğul!
Geçmişten hız alsın geleceğin de..
Göster Türklüğünü tunç bileğinle!
Bu dine, bu ırka ve bu toprağa
Sataşmak isterse herhangi gâvur:
– Vur! ALLAH aşkına vur!”
Anadolu’nun parçalanması fikrinin imasına bile dayanamayan Karakoç, “Karabağ’a Mektup” şiirinde bu kez Ermenilerin zulmüne maruz kalan Azerbaycan Türklerinin derdiyle dertlenir:
“Bahtına ağlayan Azeri kızı
Sen Karabağ dersin, ben karayazı
Boşlukta çırpınır Türk’ün avazı
Sanma ki dertlerin azı bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.
‘Gel gardaş’ diyorsun gelecek yol yok
Şehitler kabrine koyacak gül yok
Çilesiz saat yok, kavgasız yıl yok
Kurşunlar sizdedir, sızı bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.
Müslüman’ız, Türk’üz haktan yanayız
Adaletle süt emziren anayız
Aşk harcıyla vücut bulmuş binayız
Ati bizde saklı, mazi bizdedir
Sevginin, şefkatin özü bizdedir.”
Sadece Karabağ mı? Yeryüzünde zulme, gadre uğrayan kim varsa onlarla bir ve beraberdir şair… “Gençliğe Mesaj” bunun içindir:
“Her yerde insanlar izana hasret
Şehirler, semalar ezana hasret
Kâinat ilâhî düzene hasret
Saf kozalar örülmeyi bekliyor
Ölü dünya dirilmeyi bekliyor.
Sendedir mayası, özü İslâm’ın
Sendedir kulağı, gözü İslâm’ın
Gülsün, yeter artık, yüzü İslâm’ın
Kelepçeler kırılmayı bekliyor
Ölü dünya dirilmeyi bekliyor.
Bizi bekler esir olmuş ülkeler
Bizi bekler yetim kalmış ülkeler
“İmdat!” diye haber salmış ülkeler
Boş mabetler girilmeyi bekliyor
Ölü dünya dirilmeyi bekliyor.
Yanar Bosna-Hersek, Karabağ, Keşmir
Sonra Kıbrıs, Lübnan sayamam bir bir
Aklıma Abhazya, Urumçi gelir
Türk birliği kurulmayı bekliyor
Ölü dünya dirilmeyi bekliyor.
Nizam-ı Âlem’e içten talip ol
Kızılelma neredeyse ara bul
Bağlamasın seni şöhret, para, pul
Hesaplar var, sorulmayı bekliyor
Ölü dünya dirilmeyi bekliyor.”
“Kan Yazısı”nda esir Türk illerinin hürriyeti uğruna hayatlarını ortaya koyan yiğitlerin destanı vardır:
“Bir ülkü yağmuru-çiçek çiçek düş,
Birliğe çağrıdır, benliğe dönüş
Dumanay, Özcivlez, Tığlı ve Gümüş:
Gurbet ocağında kurban yazısı
Bir bozkurt yüreği-yaralı, yarım
Ve kandan bir yazı “ölsem de hürüm”
Haritada Kerkük, Türkistan, Kırım
Hasret durağında Turan yazısı”
Turan sevdası yolunda bedenini kara toprağa veren, ruhu kuşlar gibi uçmağa varan gencecik yiğitlerin “Kara Haber”leri kahreder şairi:
“Ellerin yurdunda çiçek açarken
Bizim İl’e kar geliyor gardaşım.
Bu hududu kimler çizmiş gönlüme?
Dar geliyor, dar geliyor gardaşım.”
“Üşüyenler”de ata yurduna hasret afakı kaplar… Gökte yıldız, dağda kar, minarelerde ezanlar üşür…
“Bilir misin gardaş Türk illerinde
Havada yıldızlar, dağda kar üşür.
Tutsak soydaşların türkülerinde
Dört mevsim ötede bir bahar üşür.
Ezanlar buz tutmuş minarelerde!
Yaylalar dermiş ki: Töremiz nerde?
Yolların hasretle bittiği yerde
Her dağ yamacında bir mezar üşür.
Ses verir aktıkça ağlarcasına
Göl olur gözyaşı gönül tasına
Her sabah kuşların uyanmasına
Her köyün bağrında bir pınar üşür.”
Hamdolsun, can Azerbaycan ile “iki devlet tek millet” olduğumuzu gösterdik ağabey. Karabağ’daki zulüm nihayet son buldu. Doğu Türkistan yaramız daha epey kanayacağa benzer. Suriye ve Irak’taki mazlum kardeşlerimizin gözyaşlarını dindirmek için Mehmetçiğimiz kan veriyor, can veriyor o topraklarda. Allah yar ve yardımcıları olsun.
Şu günlerde senin duruşuna ve her biri özgürlük muştusu mısralarına ne çok muhtacız, bir bilsen…
Ruhun şâd, mekânın cennet olsun.