HAYATİ TEK –
Kadrosunda yer almakla iftihar ettiğim Bizim Ocak Dergisinin Şubat 1990’da yayınlanan 71. sayısının “Ayrılan Guvveler Birleşmelidir Vatan Bir Toprağa Yerleşmelidir” başlıklı kapak dosyasını Servet Avcı ile birlikte hazırlamıştık.
Derginin arka kapağını, büyük şair Rüstem Behrudi’nin “Selam Darağacı” şiiri ile birlikte Ülkü Ocakları olarak Ankara Tandoğan’da düzenlediğimiz mitingde Azerbaycan bayrağını elinde tutan bir kızımızın fotoğrafı süslüyordu.
Karabağ meselesinin otuz yıl önceki durumunu ve demokrasi havarisi birçok devletin Azerbaycan’daki gelişmeler karşısında takındığı tavrı merak edenlerin https://hayatitek.com/798-2/ adresinden ulaşabileceği kapak dosyasının son bölümünde şu ifadeleri kullanmıştık:
“Artık ne Azerbaycan’da ne de Nahcıvan’da geriye dönüş yok. Belki kısa vadede baskı ve zulüm politikaları Moskova’ya biraz nefes aldırabilir. Ancak bunda süreklilik sağlayamazlar. “Azerbaycan Ruslar için ikinci Afganistan olacaktır” demek kehanet kabul edilmemeli. Azerbaycan’daki yükselmeye başlayan hürriyet ve istiklal bayrakları diğer Türk cumhuriyetlerini de etkileyecektir.
Azerbaycan olaylarının Türkiye’deki sonuçlarına gelince; son gelişmeler ideolojileri farklı bile olsa küfrün tek millet olduğu gerçeğini insanlara bir kere daha hatırlattı. I. Dünya Savaşı’ndan bu yana önemli tabii zenginliklere sahip olması dolayısıyla emperyalizmin hedefi haline gelen Azerbaycan’ı haçlı kıskacından kurtaracak bir birlik yolunda dün ağır aksak yürüyen düşünceler bugün büyük bir hız kazandı. Dün çok az insanın ilgisini çeken, hayal gibi gelen gelişmeler bugün geçmişle kıyaslanamayacak derecede büyük kitlelerin ilgi alanına giriyor. Caddelerde bin kişiyle başlayan yürüyüşlerin yarım saat sonra on binlere ulaşması bunun en büyük ispatlarından…
Arif Nihat Asya’nın ünlü bir sözü var:
‘Eğer birileri çıkıp köprü olmaya razı olmazsa, biz bu okyanusun kıyılarını çok daha bekleriz.‘
Azerbaycan’daki şehitler köprü oldu. Artık bu okyanusun kıyılarını beklemeye mahkûm değiliz. Okyanus aşılacak!”
***
Bugün 10 Aralık 2020…
Bizim Ocak’ta Şubat 1990’da yayınlanan “Ayrılan Guvveler Birleşmelidir Vatan Bir Toprağa Yerleşmelidir” başlıklı kapak dosyasının otuzuncu yıldönümü.
Bugün TRT Haber kanalından ekranlara yansıyan bir fotoğraf karesi, Türkiye ve Azerbaycan olarak otuz yılda kat ettiğimiz yolun nerelere ulaştığını, “aşılacak” dediğimiz okyanusların nasıl aşıldığını göstermesi açısından hayli heyecan vericiydi.
Ermeni işgali altındaki Azerbaycan topraklarının kurtarılması dolayısıyla bugün Bakü’de düzenlenen Zafer Geçidi Töreni‘nde Türkiye ve Azerbaycan askerleri birlikte yürüyerek göğsümüzü kabarttılar. Bu gurur tablosu ve hemen ardından iki ülke devlet başkanının birlikte verdikleri bu fotoğraf karesi, bundan yüz yıl önce Turan ülküsünü tarif eden Ziya Gökalp’in, bu ülkü uğruna şehit düşen Enver Paşa’nın, ömrünü Azerbaycan’a ve Türk birliğine adayan Ebulfez Elçibey‘in ruhlarını şâd etmiştir.
Türkiye ve dünya için çok şeyler ifade eden fotoğrafa dikkatimi çeken değerli dostum Gazeteci-Yazar Uğur Becerikli, şunları yazmış gönderdiği tarihi karenin altına:
“Önde iki cumhurbaşkanı, iki devlet görünse de arkada bayraklara işlenmiş Selçuklu ve Osmanlı yıldızları, Doğu Avrupa’dan Orta Asya’ya uzanan bir medeniyeti temsil ediyor.
Günün karesi sanırım.
Büyük millet olduğunu ara ara hatırlamak ve çok çalışmak lazım. Hamasete kapılmadan, rehavete düşmeden çok çalışmak…
Küçük bir İskandinav ülkesinde balıkçılık yaparak yüzyılları geçirmiş bir topluluk olsan sorumlulukların da buna göre olur. Ama kadim bir tarihi miras ve bugüne ait bir misyon taşıyorsan, sorumlulukların da seninle uğraşanlar da çok olur.
Güçlü bir Türkiye, İslam dünyası için bir hizmetkâr, bulunduğumuz coğrafya için bir muhafız, insanlık için adalet garantisidir.
Biz toplum olarak güçlü olmazsak, çok çok çok çalışmazsak, dünya ne yazık ki sömürgecilerin eline kalmaya devam edecek ve onlar da Orta Doğu’yu, Asya’yı, Güney Amerika ve Afrika’yı ve ulaşabildikleri her yeri sömürmeye devam edecekler.”
Meselenin özünü ortaya koyan bu güzel ifadelerin üzerine fazlaca bir şey yazmaya gerek olduğunu düşünmüyorum.
Bu anlamlı günün anısına, Abdurrahim Karakoç’un “Karabağ’a Mektup” ve Azerbaycanlı büyük şair Rüstem Behrudi’nin “Selam Darağacı” şiirlerini paylaşmakla yetiniyorum.
Can Azerbaycan’ımızın Zafer Günü kutlu olsun.
Tarih boyunca vatan ve mukaddeslerimiz uğruna can veren bütün şehitlerimize Cenabı Allah’tan rahmet diliyorum.
Ruhları şâd, mekânları cennet olsun.
KARABAĞ’ A MEKTUP
Bahtına ağlayan Azeri kızı
Sen Karabağ dersin, ben karayazı
Boşlukta çırpınır Türk’ün avazı
Sanma ki dertlerin azı bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.
‘Gel gardaş’ diyorsun gelecek yol yok
Şehitler kabrine koyacak gül yok
Çilesiz saat yok, kavgasız yıl yok
Kurşunlar sizdedir, sızı bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir
Türkmen’e mi, Kırgız’a mı yanmadım
Tatar’a mı, Çerkez’e mi yanmadım
İmdat diyen bir söze mi yanmadım
Uygur’un, Özbek’in gözü bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.
Müslüman, Türk olmak suçumuz bizim
Öfkeyle doludur içimiz bizim
Bir günde ağarır saçımız bizim
Yüz iki belanın yüzü bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir
Kendimizden koptu kendi bağrımız
Zulüm girdabında yandı bağrımız
Hedef tahtasına döndü bağrımız
Alevler sizdeyse közü bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.
Komünizm sağırdı, demokrasi kör
Batıdan beslenir her türlü terör
Haçlı mumyaları uyandı bak gör
Kaç asrın silinmez izi bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.
Birleşmiş Milletler benzedi sirk’e
Sadistler musallat edildi şarka
İsrail Arap’a, Ermeni Türk’e
Kısmet bazı sizde, bazı bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.
Yeni bir oyun var burada şimdi
Üçüncü piyonda sırada şimdi
Mitterand, Bush, Yeltsin nerede şimdi
Katilin, kalleşin pozu bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.
Böyle geldi, böyle gitmez bu oyun
Zalimleri iflah etmez bu oyun
Umdukları gibi bitmez bu oyun
Mazlumun ekmeği, tuzu bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.
Müslüman’ız, Türk’üz haktan yanayız
Adaletle süt emziren anayız
Aşk harcıyla vücut bulmuş binayız
Âti bizde saklı, mâzi bizdedir
Sevginin, şefkatin özü bizdedir
SELAM DARAĞACI!
Yolumu gözledin her seher-ahşam,
Selam, darağacı… Aleyküm selam!
Ecelle ölmeye doğulmamışam…
Selam, darağacı… Aleyküm selam!
O hansı milletdir, taleyi sirdir?
Yüz adla bölündü… Yene de birdir.
Meni huzuruna bu derd getirdir,
Selam darağacı… Aleyküm selam!
Hezer’i, Baykal’ı, Aral’ı gördüm,
Gördüm can üstedir, yaralı gördüm.
Tanrı’nı bendeden aralı gördüm,
Selam, darağacı… Aleyküm selam!
Çarhı ters fırlanır felek garının,
Turan kölkesinde budaglarının,
Rengi bayrağımda yarpaglarının
Selam, darağacı… Aleyküm selam!
Evvelin ahırı, sonun evveli,
Buymuş, bilmemişem bunu men deli.
Gorhum yoh, ne olsun boyun göy deli,
Selam, darağacı… Aleyküm selam!
Eli yağmalanan, bölünen, bölen,
Çayları guruyan, gölleri ölen.
Hag-hesap çekmeye gelen menem, men.
Selam, darağacı… Aleyküm selam!
Danış, Emir Teymur, bu son neydi be?..
Boynumda ağ kefen, dilimde tövbe.
Dersini ters bilen, menimdi növbe,
Selam, darağacı… Aleyküm selam!
Seni men ekmişem… Mene sen genim,
Seni suvarmağa halaldır ganım.
Yarpağın reng alsın ganımdan menim.
Selam, darağacı… Aleyküm selam!
Ey darın ağacı. Kimden kemem… Kem?
Ya seni yendirrem, ya sene yennem,
Ya da budağında yarpağa dönnem.
Selam, darağacı… Aleyküm selam!
Kırgız’am, Özbek’em, Kazak, Türkmen’em,
Başkırd’am, Kerkük’em, ele görk menem,
Senin gözlediyin garip Türk menem,
Selam, darağacı… Aleyküm selam!
Gabul et, növbeti gurbanın menem,
Menim canın sende; bil, canın menem,
Ele gurrelenme… Her yanın menem,
Selam, darağacı… Aleyküm selam!