İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

GAZETECİ DİK DURUNCA CUNTACI DARBEYE CESARET EDEMEZ

ERKAN ACAR

(Zaman, Pazar Eki, 17.12.2006)

Newsweek dergisinde Zeyno Baran’a ait Türkiye’yle ilgili makale, tartışmalara yol açtı. Türkiye’de yeniden 28 Şubat şartlarının oluşmaya başladığı savunulan yazıda, 2007 yılı içinde askerî müdahale ihtimalinin yüzde 50 olduğu ileri sürüldü.

2007’ye az bir süre kala medyada hâlâ darbenin konuşulması kamuoyunda garipsendi. Medyanın askerî müdahalelerdeki rolünü “Darbeler ve Türk Basını” isimli eserinde inceleyen araştırmacı-yazar Hayati Tek‘e göre bu gibi gelişmeler normal. Ona göre Türkiye’deki darbeciler yargılanmadıkça askerî darbeleri öven haberlere rastlanacak. Tek, son dönemde medyadaki ‘irtica’ haberlerinde konsept değişikliği yaşandığına da dikkat çekiyor. Yazara göre “İktidar olunca zorla baş örttürecekler” haberleri Refah Partisi’nin Beyoğlu Belediyesi’ni kazanmasıyla inandırıcılığını kaybetti. Medya “ideolojik” açık bulamayınca mütedeyyinlerin “özel yaşamdaki zaaflarını” araştırmaya başladı. Bu sebeple önümüzdeki süreçte muhafazakârlarla ilgili “eş aldatma”, “lüks yaşam tarzı” gibi haberleri gazete sayfalarında sık sık göreceğiz. Yine Tek‘e göre bugün iktidarda AK Parti değil de MHP olsaydı medya “irtica” yerine “ırkçılık” haberleri yapardı. 28 Şubat sürecinde internet medyasının olmadığını da ifade eden Tek, alternatif haber kaynaklarının demokratikleşme sürecini olumlu etkilediğini söylüyor.

Hayati Tek, 28 Şubat sürecinde “Ordu değil, cunta” ve “Mask-ara Rejim” başlıklı yazılarından dolayı Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandı. 20 ay hapis cezası ile cezalandırılan Tek, dava Yargıtay safhasında iken çıkan af yasasından yararlandı. Türk siyasi hayatını olumsuz etkileyen 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat gibi tarihlerde Türk basının rolünü inceleyen Tek, son günlerde artan irtica haberlerinin sebebi konusunda ilginç saptamalarda bulunuyor. Özellikle 27 Mayıs ve 12 Eylül darbeleri karşısında gazetelerin takındıkları tavrın tam bir facia olduğuna dikkat çeken yazar 12 Mart ve 28 Şubat’ta daha umut verici bir tablo ortaya çıktığı görüşünde. 28 Şubat sürecinde ANAR DSP ve CHP gibi muhalefet partileri başta olmak üzere sivil toplum kuruluşları ve medyanın önemli bir kısmının Refah-Yol iktidarının sona ermesi uğruna darbe dahil her türlü oluşuma destek verdiğini vurgulayan Tek, şunları söylüyor: “Buna rağmen bazı köşe yazarları o dönemde çalıştıkları gazetenin manşetine muhalif makaleler kaleme alabildi. Yaşananlar karşısında konulan tavrın belirleyicisi gazetelerin yayın yönetmenleri değil yazarların kendi düşünceleri oldu. Hatırlanacağı gibi benzer bir durum 12 Mart döneminde Tercüman Gazetesi’nde yaşandı. 28 Şubat’ta ise hemen bütün gazeteler için geçerli olan bu olgu, rengârenk bir tablonun doğmasına neden olmuştur. 28 Şubat sürecinde sergilenen çok sesli tutum bu yolda atılmış büyük bir adımdı. Olağanüstü şartlara rağmen doğru bildiklerini yazmaktan çekinmeyen, hüküm giyme pahasına kamu vicdanının sesi olmayı sürdüren aklıselim yazarlar demokrasimizin güvencesidir.”

Araştırmacı-yazar Tek, “Ordu Göreve” pankartlarının açıldığı Türkiye’de demokrasi dışı eğilim heveslilerinin pervasızca hareketleri hakkında da “Türkiye’de darbeyi övmek suç teşkil edebilmesi için darbe yapmanın suç olması gerekir. Darbe yapanlar bu ülkede yargılanmamıştır. O zaman darbe yanlılarına, heveslilerine hiç dokunamazsınız.” diyor.

Tek, medyada irtica haberlerinin artışını ülkede istikrar istemeyenle-re bağlıyor. Ona göre düzenleri bozulmasından rahatsız olanlar iktidar-da AK Parti değil de MHP olsaydı bu sefer de ırkçılık haberlerine ağırlık vereceklerdi. Bugünkü şartlarla 28 Şubat’ın aynı olmadığını dile getiren Tek, geçmişin “Şeriata Karşı Kadın Yürüyüşü” şeklindeki manşetlerin etkisini yitirdiğini belirterek, “Beyoğlu Belediyesi, Refah Partisi’ne geçince insanlar, gazetelerin dediği gibi sakallıların gelip de kendilerini kesmediğini gördü. Zorla başlarının örtülemeyeceği anlaşıldı. 3 Kasım seçimleri, jakoben, pozitivist ve dogmatik bir yaklaşım içerisinde olanların ezberini bozdu. AK Parti’nin iktidarı da kafalardaki önyargıları yıktı. ‘Örümcek kafalılar’ tanımları bugün yok. 28 Şubat ezberi ile konuşsalar komik oluyorlar. AK Parti iktidarında ne İran’a döndük ne de Cezayir’e. Ama 1996’da bunu söyleyemezdik. Geçmişte Humeyni İran’ını radikalizm ile suçluyorlardı. Bugün ise nükleer tehlike söz konusu.” diyor.

Bugün yapılan irtica haberleri ile su halkaları oluşturulmaya çalışıldığını belirten Tek, 28 Şubat’ta atılan manşetlerin bugün hükmünün bulunmadığını kaydediyor. 12 Eylül darbesinde bir basın kuruluşu bir olaya ak dedi mi bütün gazete yazarlarının ak dediğini vurgulayan Tek, 28 Şubat’taki durumu ise şöyle anlatıyor: “Bugün bir gazeteye bakıyorsunuz yazarlar arasında görüş birliği yok. Ben kitabımda 28 Şubat sürecini anlatırken bir bölüm açtım; darbeye destek verenler, karşı duranlar ve tarafsız olanlar diye. Kalemleri tek tek inceledim. 12 Eylül’de ise tarafsızlık diye bir şey yok. 12 Eylül’de genel yayın yönetmeni veya patron ne düşünüyorsa yazarı da onu yazardı. Bu 28 Şubat’ta çok değişti. Ben tarafsız olanları darbeye karşı olanlar yanında yazdım. O zaman 28 Şubat’ı destekleyenler azınlıkta kalıyor. Benzer bir şey olsun, daha da azınlıkta kalacaklar. O yüzden cuntacıların basında artık istedikleri gibi at oynatması çok zor.”

Tek, medyanın irtica konusunda konsept değişikliğine gittiğine vurgu yapıyor. Televizyonlarda özellikle kadın programlarının büyük ilgi gördüğüne dikkat çeken Tek, “Mütedeyyin kitleleri ideolojik olarak yıpratamayacaklarını anlayan medya bu sefer özel yaşama yöneldi. Toplum bu konuda hassas. Zaten televizyonlarda kadın programları, eşini aldatan, eşini döven reyting alıyor. Özel yaşamında zaafları olan insanlar her partide, grupta olabilir. Ama mütedeyyin veya öyle bilinen isimler özel olarak araştırılıp ortaya konacak.” diyor.

28 Şubat sürecinde internetin ‘isinin bilinmediğini de hatırlatan Tek, artık tek taraflı haberlerle halkı kandırmanın kolay olmadığını da şöyle anlatıyor: “Kemal Sunal’ın filmlerini hatırlayın. Sinema filmlerinde cami hocaları üçkâğıtçı gösterilirdi. Bu bile değişti. Bilinçaltındaki din anlayışı değişti. Bugün internet medyası çıktı. Son dakika gelişmelerini anında görebiliyorsunuz. Gazete manşetleri 28 Şubat’ta olduğu gibi kamuoyunu yanlış yönlendiremiyor. İnternete girip doğrulan anında öğrenebilme imkânınız var.”