Gazete – Hayati Tek https://hayatitek.com Wed, 23 Dec 2020 23:45:54 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.3 https://hayatitek.com/wp-content/uploads/2020/06/cropped-HT-1-32x32.png Gazete – Hayati Tek https://hayatitek.com 32 32 80 SONRASI SAĞ BASIN https://hayatitek.com/80-sonrasi-sag-basin/ Fri, 05 Jun 2020 18:36:25 +0000 http://hayatitek.com/?p=772

HAYATİ TEK – Bizim Ocak Dergisinin Ocak 1990 tarihinde yayınlanan 70. sayısının Kapak Dosyasını Ali Osman Soydemir ve Doğan Kutlu ile birlikte hazırlamıştık.

]]>
SINAV https://hayatitek.com/sinav/ Sun, 31 May 2020 21:28:20 +0000 http://hayatitek.com/?p=475 YAVUZ DONAT

(Sabah, 17 Temmuz 2008)

Hayati Tek 2003’te bir kitap yazdı: Darbeler ve Türk Basını (Elips Kitap-432 sayfa)

Kitapta “darbeler, müdahaleler, muhtıralar, darbe girişimleri” de anlatılıyor…

Bu olaylarda “medyanın tutumu” da.

Gazete gazete, isim isim “yüzlerce örnek” var.

***

Kitapta “bir hususun” altı çiziliyor:

– Demokrasiyi kurtarmak adına yapılanlar sırasında en büyük darbeyi demokrasi yedi.

“Bu tespite” kim itiraz edebilir.

En büyük darbeyi demokrasi yediği içindir ki, demokrasimiz hala “ağır aksak, kör topal” yürüyebiliyor.

***

Kitaptan bir başka tespit:

– Her darbe süreci demokratik kurumlar ve medya için bir sınav dönemi olmuştur.

Bu tespite de katılmamak mümkün değil.

“Sınava” gelince…

Kitapta verilen örneklerin medya açısından “parlak bir karne notu” olduğunu söylemek imkansız.

***

Hayati Tek‘in kitabı “bugün yaşananların ışığında” okununca daha da ilginçleşiyor.

Sanki bir filmi “yeniden izliyorsunuz.

Şimdi olup bitenler, geçmişteki örneklerin “fotokopisini andırıyor.”

***

Kitabın “sonuç” bölümünden bir cümle ile konuyu kapatalım:

Kitapta ortaya koyduğumuz yüzlerce haber, yazı ve belge göstermektedir ki, Türk basını darbe süreçlerinden yüzünün akıyla çıkamamıştır.

]]>
FENA BİLLAH! https://hayatitek.com/fena-billah/ Sun, 31 May 2020 21:26:26 +0000 http://hayatitek.com/?p=473 EMRE AKÖZ

(Sabah, 29 Haziran 2008)

Hayati Tek‘in kaleme aldığı ‘Darbeler ve Türk Basını’ adlı kitabı okuyorum: Hangi darbede basın nasıl bir tavır aldı? Kim, kimi, hangi kelimelerle destekledi?

Ekler bölümünde yer alan bir söyleşide Hayati Tek şöyle bir değerlendirme yapıyor:

“27 Mayıs’ta ( 1960 ) Demokrat Parti’yi destekleyenler dahil bütün basın darbenin yanında olmuştur. 12 Mart’ta ( 1971 ) durum biraz farklılaşır. Orada Marksist bir cunta beklentisi içinde bulunan sol kalemler hariç, basın muhtıraya karşı durur. 12 Eylül ( 1980 ) 27 Mayıs’ı çağrıştırır. Üç beş kalemin haricinde hepsi darbecilerle saf tutar. 28 Şubat ise tamamen farklıdır ve umut vericidir. Darbeyi destekleyenlerle karşı duranlar neredeyse eşit sayıdadır. Bir de tarafsız kalanlar var. Onların derdi demokrasi. Ben onları da darbe karşıtlarına dahil ediyorum.”

***

Gelelim bugüne.

Benim değerlendirmem şudur: Avrupa Birliği süreciyle derinleşmeye başlayan demokratikleşme ve şeffaflaşma, ardından 22 Temmuz 2007 seçimleriyle gelen yüzde 47’lik oy oranı, Cumhurbaşkanının ‘ karşı kamptan’ olması ve ‘ Yeni Anayasa’ çalışmaları bürokratik eliti rahatsız etmiştir.

Mevcut şartlarda tanklı tüfekli ” açık darbenin ” mümkün olmadığı değerlendirmesini yapanlar; yanlış hatırlamıyorsam ilk kez Milliyet yazarı Hasan Cemal’in dile getirdiği gibi bir ” yargı darbesine ” soyunmuştur.

Yargı darbesinin su yüzüne çıktığı tarih 14 Mart 2008’dir: Yani “kapatma davasının” açıldığı gün.

Ancak hazırlıkların daha önceye dayandığı, en azından Eylül 2007’ye dek gittiği, kamuoyuna geçenlerde yansıyan ve kısaca ‘ Eylem Planı’ dediğimiz belgeyle ortaya çıktı.

Bu belgeye hiç şaşırmadık. Çünkü Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte, aynı 28 Şubat’ta olduğu gibi, medyanın bir kısmı bazen düpedüz yalan haberlerle, bazen de olaylara takla attırarak, yargı darbesi değirmenine su taşımaya başladı.

***

Ancak 1997 ile 2008 arasında önemli bir ” değişken ” devreye girmişti:

’28 Şubat’a tam destek veren Sabah Grubu bu kez darbe sürecinden uzak duruyor, demokrasinin yanında yer alıyordu.

Ortamda böyle olunca, haliyle “darbe yanlısı” yazarlar ile “darbe karşıtı” yazarlar arasında atışmalar başladı.

İşte bu süreçte ilginç bir durumla karşılaştık: Darbeci yazarların yalanlarını eleştirdiğimizde karşımızda yüksek ahlaklı bir AD borazanı bulduk.

Bu nameci adeta bir ” Eylem Planı Müfettişi ” gibi grubun yayın politikasını karalıyor, ” gitsem mi/kalsam mı ” diye fır fır dönüyordu.

Müşteri kızıştırmayı o hale vardırdı ki darbe destekçisi rakip grubun spor ilavesine katkıda bulunuyor, bunu da ” sohbet ” adıyla maskeliyordu.

***

Bu süper haysiyetli numaralarını ortaya çıkarırken ” dnglk ” kodunu kullanmıştım.

Görüyorum ki ahlaklı davranmaya devam ediyor ve tam 19 haftadır rakip gazeteye katkıda bulunuyor.

O halde, bu durumu adlandırmak için ” Dnglk 19 ” gayet uygun görünüyor.

Önümüzdeki salı günü de, aynı marifeti gösterdiği takdirde ’19’a ‘1’ eklemek zorunda kalacağız.

Bizim eski patron, hem yeni girdiği basın sektörünü iyi tanımadığından, hem de boş bulunduğundan, bunun için ” fenafillah mertebesine çıktın ” demişti.

Şimdi olsa ” fena billah ” der! Darbe destekçisine başka ne denir?

Not: Fenafillahın düz anlamı; ” Ölmeden önce ölmek .” Hakikaten de oluyor böyle şeyler.

]]>