Sakarya Caddesi – Hayati Tek https://hayatitek.com Wed, 23 Dec 2020 23:47:08 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.3 https://hayatitek.com/wp-content/uploads/2020/06/cropped-HT-1-32x32.png Sakarya Caddesi – Hayati Tek https://hayatitek.com 32 32 ANKARA’NIN KADERİ CADDE VE SOKAK İSİMLERİNDE YAZILI https://hayatitek.com/ankaranin-kaderi-cadde-ve-sokak-isimlerinde-yazili/ Sun, 31 May 2020 20:02:07 +0000 http://hayatitek.com/?p=439

HAYATİ TEK –

30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi sonrasında askeri ve ekonomik bakımdan stratejik öneme sahip bölgeleri işgal eden İngiliz, Fransız ve İtalyanlara karşı yerel Kuvayı Milliye güçleriyle karşı duran Türkiye, varını yoğunu ortaya koyacağı bir ölüm kalım savaşına hazırlanıyordu.

19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan, Merzifon ve Amasya üzerinden geçtiği Erzurum ve Sivas’ta kongreler topladıktan sonra 27 Aralık 1919’da Ankara’ya ulaşan Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde açılan TBMM, yönettiği Milli Mücadele ile dünya tarihine damgasını vurdu. Bu kutlu mücadelenin kalbi ve ana karargâhı olan Ankara’nın fiili başkentliği resmiyete döküldükten sonra, konumuna yakışır bir şehir haline getirilmesi, ülkeyi yönetenlerin öncelikli hedeflerinden biri oldu.

Bu amaçla açılan yarışmayı kazanan Alman şehir plancısı ve mimar Prof. Dr. Hermann Jansen’in 23 Temmuz 1932’de kabul edilen Ankara İmar Planı, çağın şartlarının da ötesindeki özellikleriyle dikkat çekiyordu. İnsan odaklı, yeşil alana önem veren, motorlu taşıtların rahatlıkla seyredebilmesini sağlayan geniş caddeleriyle geleceği müjdeleyen plan derhal uygulamaya konuldu.

BAŞKENTİN İKİ KALBİ: ULUS VE KIZILAY

Şehir planlarını mimar ve mühendisler yapsa da, kâğıt üzerindeki çizgilere ruhunu veren, şehrin bulvar, cadde, sokak ve meydanlarına konulan isimlerdir. Kadim Ankara’nın kalbi durumundaki Ulus’u başlangıç noktası kabul eden Jansen’in planında başkentin gelişim yönü batı olarak belirlense de, yeni devletin kimliğini tüm dünyaya ilan edecek olan abidevi binalar ve yönetim merkezleri güney istikametinde yoğunlaşır.

En güneydeki Çankaya sırtlarının zirvesine inşa edilen Cumhurbaşkanlığı kampüsü ile Birinci ve İkinci TBMM binalarını doğrudan birbirine bağlayan Atatürk Bulvarı, yeni şehrin şahdamarıdır. Biri Tren Garı önünden, diğer ikisi yeni şehrin merkezi ve güneyinden doğu-batı istikametinde geçen üç bulvar, nüve halindeki yeni Ankara’nın atardamarlarını oluşturur.

Jansen’in Ankara’sı iki kalplidir. Birinci kalp, Birinci ve İkinci TBMM binalarının bulunduğu kadim Ankara’nın Ulus Meydanı’nda atar. Diğeriyse cumhuriyet dönemini temsil eden Yenişehir’in merkezindeki Kızılay’da atmaya hazırlanır.

KADİM ANKARA’NIN KALBİ: ULUS

Ulus’un alnında bir mücevher taç gibi parlayan Atatürk anıtı, hem zafer muştusu hem güven kaynağıdır. Anıtın merkezindeki bronz Atatürk heykeli, kırmızı taş ve mermer kaidenin üzerinde azametle yükselir. Taş yüzeyine Türk tarihinin çeşitli sembolleri, Milli Mücadele yılları ve Atatürk’ün Ankara’ya gelişi gibi konulara dair figürler işlenen kaidenin Batı cephesinin biraz önünde vakarla duran iki Mehmetçik’ten biri elindeki silah ve havadaki koluyla zaferi, ileriyi gözleyen Mehmetçik millî feraset ve dikkati sembolize eder. Doğu cephedeki mermi taşıyan cesur ve fedakâr Türk kadını ise Milli Mücadelenin kadını, erkeği, genci ve yaşlısıyla topyekûn kazanıldığını anlatır. Dört cephesinde Atatürk’ün dört veciz sözü bulunan kaidenin güney cephesinin zeminle buluştuğu noktada en önde kendini gösteren iki Bozkurt başı, Milli Mücadelenin milletimiz için “Ergenekon’dan çıkış” kadar önemli olduğu mesajını verir. “Sakarya” isimli atının üzerinde heybetle oturan askeri kıyafetler içerisindeki Atatürk, taşına nice sırlar işlenen kaidenin güçlü omuzlarında yükselir. “Mavi Gözlü Sarışın Kurt”un bu muhteşem pozu, her an savaşa hazır bir başkomutandan ziyade, gerektiğinde savaşı göze almakla birlikte, sağındaki TBMM binasında iradesini ortaya koyan asil milletinin önderi olarak batı ufkunu dikkatle izleyen bir lideri tasvir eder.

Bütün ihtişamıyla Ankara’nın gelişeceği yöne doğru bakan anıtla başlayan Anafartalar Caddesi’nin adı, Yarbay Mustafa Kemal’in bir yıldız gibi parladığı Anafartalar zaferinin şanlı hatırasından gelir. Milli Mücadele boyunca “Anafartalar Kahramanı” olarak anılan Mustafa Kemal Paşa, şimdi basiret ve feraset sahibi bir lider olarak yeni başkentin kadim kalbinde Ulus’unun geleceğini tasarlamaktadır. Nasıl ki şanlı Mehmetçiğin kutlu kanıyla yazılan Çanakkale destanı cumhuriyetin önsözü ise, Anafartalar Caddesi’nin hemen güneyindeki mütevazı Birinci TBMM binası da cumhuriyetin mukaddimesidir.

İSTİKLALİ CUMHURİYETE BAĞLAYAN SOKAK: İNEBOLU

Ulus Meydanı dört yol ağzıdır. Anıtı solunda bırakarak güneye doğru akan Atatürk Bulvarı, kuzeyden gelen Çankırı Bulvarı’na güvenle dayar sırtını. Bu güvenin sebebi bellidir. Kastamonu ve Çankırı’nın ortak kader noktası sadece adına marşlar yazdığımız Ilgaz dağları değil; aynı zamanda İnebolu limanından başlayıp Çankırı üzerinden Ankara’ya uzanan ikmal yoludur. Kağnıların ağır aksak revan olduğu bu çileli ve yorgun güzergâha “İstiklal Yolu” da denir. Kurtuluşa doğru ilerleyen bu stratejik yol, Ulus’un hemen çeperinde ete kemiğe bürünür. Ulus’tan güneybatı istikametinde inen Cumhuriyet Caddesi henüz İstiklal Caddesi’ne inmeden solundaki İnebolu Sokağı’na uzatır elini. Bu el, önce doğuya sonra kuzeye yönelerek Atatürk Bulvarı’na ulaşır. İnebolu’dan çıkan “İstiklal Yolu”nun şanlı hatırası Atatürk Bulvarı, Cumhuriyet ve İstiklal caddelerinin çizdiği üçgen içerisinde milletimizin kaderini bir kez daha birleştirir.

CUMHURİYET, TALAT PAŞA’YLA KUCAKLAŞIYOR

Birinci ve İkinci Meclis binalarına numaralarını veren Cumhuriyet Caddesi, güneybatıya doğru inerken Gençlik Parkı’nın köşesinde İstiklal ve İstanbul caddeleriyle karşılaşır. Sağdaki İstanbul Caddesi az ileride Kazım Karabekir Caddesi’ne kavuşur. Soldaki İstiklal Caddesi, Atatürk Bulvarı’na kadar uzanır. Bu iki caddeye selam verip karşıya geçen Cumhuriyet Caddesi, Ankara Tren Garı’na tatlı bir meyilde ilerlerken soldaki Gençlik Parkı’nın yeşilliklerinde nefeslenir. Parkın sonu, Talatpaşa Bulvarı’nın başlangıcıdır. Cumhuriyet ile Talat Paşa’nın tam bu noktadaki kucaklaşması görülmeye değer bir sahne oluşturur. Bu kucaklaşma, Birinci Dünya Savaşı sırasında Ruslarla birlik olup milletimizi arkadan vuran, Doğu Anadolu ve Çukurova’da ABD himayesinde birer devlet kurmaya heveslenen Ermenileri Suriye’deki bazı bölgelere sevk ve iskân eden 1915 tehcirini yaparak, Türkiye’nin ebedi Türk yurdu kalmasında önemli bir rol oynayan Dâhiliye Nazırı Talat Paşa’ya teşekkür gibidir. Cumhuriyet’i kuranlar, Paris Konferansı devam ederken Doğu Anadolu ve Kafkasları incelemek üzere gönderilen General Harbord ve Çukurova’yı incelemek üzere gönderilen King-Crane Komisyonlarının, “Buralarda devlet kuracak Ermeni nüfusu yoktur” raporuyla dönmelerinin, ABD Başkanı Wilson’u Ermeni devleti kurulması fikrinden vazgeçirdiğini gayet iyi bilirler. Doğu Anadolu’daki Ermeniler Suriye’ye götürülmeseydi, kongre toplayacak Erzurum ve Sivas’ın bile elimizde kalamayacağını da…

ZAFER ÜÇLÜSÜ: ANIT, PARK, ÇARŞI

Başkentin şahdamarı Atatürk Bulvarı, Ulus’tan güneye doğru inerken, İstiklal Caddesi ile adını Türkiye’nin ilk opera bestecisinden alan Ahmet Adnan Saygun Caddesi’ni birbirinden ayırır. Az ilerideki Opera-Bale binasını sağına alan bulvar, Gençlik Parkı’nın güney kıyısından seyreden Talat Paşa Bulvarı’yla kucaklaşır. Sıhhiye’deki banliyö tren hattı köprüsünün altından süzülerek Etrafı güneş gibi aydınlatan Hitit heykeline ulaşır. Heykelin sağından güneybatıya ilerleyen cadde Necatibey, güneydoğuya ilerleyen cadde ise Mithatpaşa’dır.

İkisinin tam ortasından yoluna devam eden Atatürk Bulvarı, Mareşal Atatürk Anıtı’nın bulunduğu noktanın sağındaki Zafer Parkı ve solundaki Zafer Çarşısı ile göz göze gelir. Yeni Ankara’nın kalbine ulaşmadan hemen önce sağındaki İzmir Caddesi ile solundaki Tuna Caddesi’ni üst geçitle birleştirir. Tuna Caddesi, Selanik Caddesi’ni sağında bıraktıktan sonra Kuzeye doğru kıvrılarak yoluna devam eder; Sakarya Caddesi’ne paralel akarak Sıhhiye Kapalı Otoparkı önündeki Marmara Sokağa kadar yol alır. Selanik Caddesi ise, Ziya Gökalp’ten önce Sakarya ile bakıştıktan sonra güney yönünde ilerleyerek Kızılırmak Caddesi’ne kavuşur.

YENİ ANKARA’NIN KALBİ: KIZILAY

Ve nihayet yeni Ankara’nın kalbindeyiz. Kızılay’daki kalp atışları, yeni Türkiye’nin ileri atılışlarıdır. Bu kalpten beslenen cadde ve sokakların isimleri, cumhuriyetin mührünü taşır.

Kızılay’ı kuzey-güney istikametinde kesen bulvar, Ulus’tan doğup gelen Atatürk’tür. Kızılay’dan batıya yönelen bulvar Gazi Mustafa Kemal, tam karşısındaki cadde Ziya Gökalp ismini taşır. Bu iki ismin yanı sıra Birinci Meşrutiyet’in mimarı Mithat Paşa, Atatürk’ün doğduğu şehir olan Selanik, Milli Mücadele’nin dönüm noktası Sakarya Meydan Savaşı ve tabii ki milli müdafaa sonunda ulaştığımız “kurtuluş” isimleri Kızılay’ın fotoğrafını oluşturur.

Hiç de tesadüfi olmayan bu fotoğraf, “Bedenimin babası Ali Rıza Efendi, hislerimin babası Namık Kemal, fikirlerimin babası ise Ziya Gökalp’tir” diyen Atatürk’ün hatırasına saygı duruşudur. Kızılay civarındaki iki okul, saygı duruşuna katılmakta gecikmez. Yüksel Caddesi üzerindeki okulun adı, tarihi Türk Ocağı binası gibi Cumhuriyetimizin ilk millî mimari örneklerini veren Mimar Kemaleddin Bey’den gelir. Diğeriyse, Kumrular Caddesi üzerindeki Namık Kemal Ortaokulu’dur. İsmini, Türk Milli Kütüphanesi’nin kurucusu Adnan Cahit Ötüken’den alan İl Halk Kütüphanesi de aynı cadde üzerindedir.

GÜVENPARK GÜVEN VERİR

Önceleri “Havuzbaşı” olarak anılan Kızılay Meydanı’ndaki Güven (Emniyet) Anıtı, girişinde bulunduğu parka da adını verir. Güvenpark, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı’ndan başlayıp güneye doğru devam ederek Genelkurmay Kavşağı’nda İsmet İnönü Bulvarı ile buluşan Milli Müdafaa Caddesi’nin hemen yanı başındadır. Milli Müdafaa’nın sağında ve solunda yeni devletimizin kurumsal yapısını temsil eden bakanlıklar, yüksek yargı organları, Genelkurmay Başkanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı yer alır. Yeni TBMM binasını solunda bırakarak Ankara’nın güney girişine kadar devam eden Dikmen Caddesi, ismini Atatürk’ün Ankara’ya giriş yaptığı Dikmen Sırtlarından alır. Türklerin “ordu millet” vasfını devam ettiren Kara Harp Okulu da bu cadde üzerindedir.

ZİYA GÖKALP CADDESİ

Atatürk ile birlikte Kızılay’a damgasını vuran iki isimden biri olan Ziya Gökalp’in adını taşıyan cadde, önce doğuya sonra kuzeye doğru akar. Sağındaki Selanik ve solundaki Sakarya caddelerini selamladıktan ve az ilerideki Mithatpaşa Caddesi’yle el sıkıştıktan sonra Kurtuluş Parkı’na kadar ilerler. Sağındaki Mahmut Esat Bozkurt, solundaki Aksu caddelerine tebessüm edip önündeki hafif yokuşu tırmanmaya başlar. Son durağı, Dumlupınar, Celal Bayar, Cemal Gürsel ve Kıbrıs caddelerinin kavuştuğu beş yol ağzıdır.

GAZİ MUSTAFA KEMAL BULVARI

Kızılay’dan Batıya akan GMK Bulvarı Milli Müdafaa Caddesi, Şehit Âdem Yavuz, Sümer ve Fevzi Çakmak sokaklarını geçtikten sonra Necatibey ve Strazburg caddelerini keserek Tandoğan’a kadar ilerler. Tandoğan’dan sola dönüldüğünde Anıt Caddesi başlar. Bu caddeye ismini veren Anıtkabir, Türkiye’de kader birliği eden her Türk evladının Ankara denilince ilk aklına gelen kutlu yapıdır. Etrafı Mareşal Fevzi Çakmak, Gençlik ve Akdeniz caddeleriyle çevrili olan Anıtkabir, zor günlerde doğru yönü gösteren gökyüzündeki Kutup Yıldızı’nın Rasattepe’deki yansımasıdır.

GAZİ MECLİS’İN KALKANI: İNÖNÜ BULVARI

Kızılay’da epeyce vakit geçiren Atatürk Bulvarı, adını değiştirmeden karşıya geçer. Meşrutiyet Caddesi’ni solunda bıraktıktan hemen sonra sağındaki TBMM’nin önünde İnönü Bulvarı’yla kucaklaşmaya hazırlanır. Cumhuriyetin “İkinci Adam”ının adını taşıyan bulvar, TBMM’nin önünde başlayıp batı yönünde akarken solunda Deniz, Hava ve Kara Kuvvetleri komutanlıkları, sağında ise Genelkurmay Başkanlığı kampüsü yer alır. Az daha ileride Türk Ocağı Caddesi ve Milli Kütüphane sabırsızlıkla onu beklemektedir.

ÇANKAYA YOKUŞUNDA…

Başkentin şahdamarı, milli iradenin tecelligâhı TBMM önündeki Milli Egemenlik Parkı’nda oksijen ve umut depoladıktan sonra Çankaya yokuşunu tırmanmaya başlar. Kuğulu Park önünde kendisini karşılayan Cinnah Caddesi’ne el sallayıp hafif sola kıvrılır ve hayli dik bir yokuşa yönelir. Solundaki Seğmenler Parkı, bu zorlu güzergâhta ihtiyaç duyduğu temiz havayı fazlasıyla sağlar. Ulus’tan başladığı yolculuğuna Cumhurbaşkanlığı Köşkü önünden geçen Çankaya Caddesi’nde son veren Atatürk Bulvarı, ismini taşıdığı büyük önderinin çalışma ofisi ve ikametgâhını hayranlıkla seyrederken, sağındaki Başbakanlık Konutuna selam vermeyi de ihmal etmez.

ÇANKAYA’DA YANKILANAN SESLER

Atatürk Bulvarı’nın kadim ve yeni Ankara’ya, Türkiye’nin geleceğine dair anlattıklarını heyecanla dinleyen Çankaya Caddesi batıya doğru yola çıkar. Az ilerideki Atakule’nin tam önünde Cinnah Caddesi ile buluşur. Ankara’nın sembol yapılarından olan Atakule’nin tam karşısından başlayan Simon Bolivar Caddesi, tatlı bir yokuşu tırmanarak güneye doğru devam eder.

Bu caddenin sağında ve solunda Cumhuriyet Türkiye’sinin gazeteci ve yazarlarının isimlerini taşıyan sokaklardan yükselen daktilo ve rotatif sesleri, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecindeki fikrî gelişimi, ayrılık ve birlik noktalarını özgürce dile getirir. Yunus Nadi, Ahmet Mithat, Ahmet Rasim, Süleyman Nazif, Halide Nusret Zorlutuna, Halit Ziya, Abidin Daver, Sedat Simavi, Cemal Nadir, Ebu Ziya Tevfik, Mahmut Yesari, Hüseyin Rahmi ismini taşıyan sokaklardan yükselen melodiler, cumhuriyet senfonisine hayat verir. Az ilerideki Anayasa Parkı, Cumhuriyet’imizin kurucusunun “hislerimin babası dediği” Namık Kemal’in, “Barika-i hakikat, müsademe-i efkârdan doğar” sözünün güvencesini oluşturur. “Vatan Yahut Silistre”nin yazarına ait bu söz, yüzüncü yılını kutladığımız TBMM’nin duvarını süsleyen “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” sözünün de ilham kaynağıdır.

]]>